Wednesday, October 14, 2009
"dosluğumuzun 20.yılı"
Kaçımızın 20 yıllık dostu var? Ya da kaçımızın dostu var?
Hiç kibarlık etmeyeceğim ama benim var. Hem 20 yıllık olanından var, hem de 20 yıllık olmasa da yaşananlar itibariyle 20 yıllık nice arkadaşı donunda sallayan kadim dostlar var. Ancak şu bir gerçek ki benim dosta verdiğim kıymet J.A. & F.A.'nın eseridir. Yani onların dostlarına verdiği kıymetin neticesidir bende oluşan dostluk duygusu ( ama evet tek çocuğum, kardeşim abim-ablam yok, kendi çocuklarını tek bırakmak istemeyen kardeşlilere göre "bencil, paylaşmayı bilmeyen" kategorideyim ama gayet mutluyum).
Bugün F.A.'nın 20 yıllık dostu geldi ziyarete. Geçenlerde bir mail atmış ve önümüzdeki günlerde İstanbul'a geleceğini, dostluklarının 20. yılını beraber rakı içerek kutlamalarını önermişti. Teklif harika olsa da bir anda yapılan bypass F.A. 'yı engellemek durumunda kaldı. Bugün konferans için İstanbul'daydı, ben gidip önce durumu söyledim, "her şey iyi merak etme" dedim ama o "olabilir ama ben gözlerimle görmeden inanmam" deyince bir şey yapamadım, konferans sonrası alıp getirdim, ziyaret kısıtlaması olan odaya daldı, çok sık görüşemese de birbirinin neredeyse en yakın arkadaşları olan iki koca adam şaşırdılar, F.A. heyecanlandı, 20 yıllık kadim dostunun gözleri doldu ama hemen göğüs kafesi ağrılarını engellemek için elinde kalp şeklinde yastık ile duran F.A.'ya espri patlattı: " e iyi yedeği de vermişler eline, kaybetme sakın" .
Bizim müthiş türk milleti ecnebiden dost olmaz der ya, işte bu tip durumlarda hayran oluyorum genel türk insanın algısına. Dost dediğin ecnebiden de olur, aynı toprağın adamından da. Önemli olan dost olması. İkiyüzlü, gösteriş peşinde olması değil de samimi olması, gerçek olması. Galiba A. ailesi olarak bu konuda şanslıyız. Hem beraber hem de bireysel olarak. Evet hiç mütevazı olmayacağım bu konuda. Zaten "kıymet" hadisesinden beri o kadar bıraktım ki bazı insanları ve onların hem yapışık "dostuz" laflarını ve sahte söylemlerini. Ha bir de insanın dostunu üzmemesi lazım. En azından ben buna inandığıma karar verdim. O kadar canını acıtmaması, hoyrat ve umarsız davranmaması, günler aylar yıllar boyu beynini yememesi lazım. "Lazım" tabii lafın gelişi. Kime göre neye göre, neticede kimse kimsenin malı değil, yapmazsa yapmaz, elbette neyi doğru görüyorsa onu yapmalıdır. Ama hayattaki her şeyin bir sonucu vardır. Kırılan kalp hele hele hoyratça kırılan kalp ne hale gelir kim bilir?
whatever...kime ne ya da bana ne, zaman kalbin ilacı.
Erik... a. ailesi'nin Hollanda'daki üyesidir, f.a.'nın 20 yıllık dostudur, geldiğinde bizde kalandır, benim teenage odamda axl 'ın posterlerinin altında yatandır, evin bir diğer üyesidir.
Labels:
Friendship,
Life is life
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment