Sunday, October 4, 2009

Çat pat yabancı dil ile yapılanlar, broken english'te yaşananlar


Vasat ve fazlasıyla "girlie" bir film ama fark etmez ismi güzel, komiklikleri güzel, new york güzel, paris güzel ama tabii Melvil güzel. Melvil Poupaud. Çirkin, fazlasıyla silik dönemindeki haline rağmen keşiflerimdendir, 40'larına gidişi ise şahane olmuş. Kimden olduğunu bilmiyorum ama kız babası da olmuş bu arada. İsabetli de olmuş bence. Kendisi kız babası olması gereken adamlardan. Her adam bir şekilde oğlan babası olur da kız babası olamaz. Melvil zaten bu kız babası rolünde tam olmuş, hiç fark etmez ikincisinin de olur, gelip gideriz kah oraya kah buraya.

Broken English 'e geri dönersek...Yani işte kız filmi, her zamanki desperate love durumları var, Zoe Cassavetes harikulade bir yönetmen değil ama zaten her büyük ismin çocuğu da büyük olacak demek hiç değil. Zordur büyük isimlerin çocuğu olmak. Ama vardır ama böyle bir aldanış; özellikle de bizim millette. Herkes "ben bilmem kimin çocuğu olacaktım ki, pehh neler yapardım neler, ilişkilerimiz yok ki yapamadık yoksaaaa" diye bol bol konuşur. Bana da zaman zaman söyleyen çıkmıştır "senin annenle babanın çocuğu ben olacaktım ki bak neler yapıyordum" diye. Ne diyeyim ki "eyvallah, keşke senin üstün zekan bende olsa da ben de böyle ezik olmasam hele senin yanında ama ne yaparsın, kahpe kader işte" den başka. Gerek yok bence, ne cevap vereyim ki, dinlemiyorum bile. Ama Melvil konuşsun, tek laf etmeden ayrıca domuzluk etmeden, inat etmeden dinlerim, forever.

No comments: