Uzunca bir süredir glamour yüklü, Audrey Hepburn ile otoparkçı mafyası arasında gidip gelen ama yine de beklenen "aykırı" klişesine uymayan bir görüntü sergilediğim, kaykay üzerine altın rolex'ten bahsettiğim, biraz şaka yollu biraz da gündeliğin konuşma diline kendimi kaptırarak ona buna varoş diyerek bu lafı vulgarize ettiğim için aksinin düşünülmesi çok mümkün olsa da aslında ben alt kültüre hayran bir insanım. Bugün bunu bir kez daha fark ettim. Meğer ne kadar çok şey biliyormuşum alt kültür üzerine, hiç hatırlamadığımı sandığım, yıllardır hiç aklıma gelmediği için bilmediğimi düşündüğüm o kadar çok alt kültür konusu varmış ki, bir anda çok heyecanlandım, her şeyi yazmak, her şeyi okumak, dinlemek seyretmek istedim.
"In sociology, antropology and cultural studies, a subculture is a group of people with a culture (whether distinct or hidden) which differentiates them from the larger culture to which they belong. If a particular subculture is characterized by a systematic opposition to the dominant culture, it may be described as a counterculture".
"une sous-culture est une culture (revendiquée ou cachée) partagée par un groupe d'individus, se différenciant ainsi des cultures plus larges auxquelles ils appartiennent. Lorsqu'une sous-culture se caractérise par une opposition systématique à la culture dominante, elle peut en plus être qualifiée de contre-culture. une sous-culture n'est pas forcément une contre-culture.
Evet, bir şekilde hayranım alt kültüre, alt kültürün sanatına, alt kültürün kültüre etkisine.
Dilime yapışan "varoş" kelimesi ise ne alt kültürün ifadesi, ne de alt kültürü aşağılama. Sadece kültürün içindeki kültürsüzlüğe bir söylem.
Frederic Trasher- The Gang, 1927
W.F. Whyte- Street Corner Society, 1943
J. Ferrel- Crimes of style, 1993
+++
++++
1 comment:
özüne dön enadirim :)
Post a Comment