Teslimin ardından gelen "az tatil" ve sonrası ve aylaklık günleri ilerlerken bambaşka şekillenen yeni günlere heyecana kapılmadan yapılan hazırlık, arada yaşanan tatsız ölümler, cenaze törenleri derken ilerleyen zamanlarda yine kapıyı çalması -ne yazık ki- beklenen azrail temalı günlerde pek bir sevilenleri ayakta tutmaya çalışmak, onlarla beraber olmak, destek vermek derken akmaya devam eden hayat, yapılan kimi kutlamalar, görülen kimi tanıdıklar, gidilen kimi mekanlarla geçen arada yaşanlar günleri...
p.s. sinagogdaki tören şahane bir sosyolojik gözlem alanı gibiydi. sosyal dinamiklerle toplumsal ifadelere hiç girmeden daha eğlenceli bulduğum türkiye'nin wannabe beautiful people'nın ne yazık ki beautiful olmayan yüzüne yorum yapıp geçeceğim. bütün kadınların yüzü feci gergin ve aynı ve o kadar gerginliğe rağmen buruş buruş. cidden çok kötü. facelift'e hiç itirazım yok da o kadar paraya, o kadar genç görünme çabasına bari ortaya doğru düzgün bir sonuç çıksa. herkes birbirinin aynısı olduğu gibi herkesin facelift defoları da aynı. istisnai olan tek isim ender mermerci. yaşına uygun ama şahane bir yüze sahip kendisi, oyun arkadaşlarının tersine.
p.s. (2) isveçli 'nin gecikmeli doğumgünü kutlaması vardı cumartesi akşamı. ilginçti; çok uzun zaman sonra bir arada. gerçi "ilginç" doğru bir ifade mi emin değilim çünkü kelimenin sözlük anlamındaki bir ilginçlik yoktu gecede. her şey nasılsa öyle idi. şaşırtıcı, beklenmedik, farklı herhangi bir şey yoktu ama aslında her şey farklıydı. hem de en temelinden olmak üzere. ilginçliğe geri dönersek ise, kelime anlamıyla bir ilginçlik değil ama belki sık yaşanan bir duygu olmayan "kayıtsızlık" (indifférence) duygusunun varlığı ilginç gelmiştir. whatever. ilginç veya değil ama gecenin geçirildiği suna'nın yeri fazlasıyla abartılan, övülen yerlerden biri. yemekler sıradan, servis sıradan, iskelede oturmuyorsan her şey sıradan. hayır, ilk defa gitmiyorum ve evet, her seferinde böyle düşünüyorum. aynı zamanda deniz kıyısında olmasına rağmen hiç öyle summer breeze duygusu veren bir yer değil. fazla zorlama, fazla iteleme. kısacası hayranlarının aksine, benlik mekanlardan değil.
p.s. (3) uzun zamandır görmediğim ve masada pek bir isteyerek karşısına oturduğum julius sezar cidden şahaneydi. yalan değil, pek sevdiğim julius sezar geceyi ilginçleştiren etkenlerdendi. gerçekten "ilginç"leştiren, yani sözlük anlamı ile.
p.s. (4) ancak her şeye rağmen cumartesi akşamı uzun zamandır istediğim kıyafet içeresindeydim. bir nebze olsun yukardakine benzeyen ancak gidilen yer itibariyle çok abartılmayan halde. çok uzun zamandır j.a. "eskiden, fransa'dayken çok güzel giyiniyordun. şimdi burada bütün kızlar nasıl giyiniyorsa öyle giyiniyorsun yani sıradan" deyip duruyordu. haklı da. sarhoşluk yıllarının bir türlü tükenmeyen sonuçlarından birisi daha.; yakın çevreyi oluşturan sıradanlığa uyum sağlama baskısı, ehlileşme, sıradanlaşıp ehlileştikçe gelen hayallerin, hayatların, rüyaların, umutların, dik duruşun, gösterişin, ifadenin ve hatta kıyafetlerin sıradanlaşması, sönükleşmesi derken guess who's back...hallelujah!
p.s. sinagogdaki tören şahane bir sosyolojik gözlem alanı gibiydi. sosyal dinamiklerle toplumsal ifadelere hiç girmeden daha eğlenceli bulduğum türkiye'nin wannabe beautiful people'nın ne yazık ki beautiful olmayan yüzüne yorum yapıp geçeceğim. bütün kadınların yüzü feci gergin ve aynı ve o kadar gerginliğe rağmen buruş buruş. cidden çok kötü. facelift'e hiç itirazım yok da o kadar paraya, o kadar genç görünme çabasına bari ortaya doğru düzgün bir sonuç çıksa. herkes birbirinin aynısı olduğu gibi herkesin facelift defoları da aynı. istisnai olan tek isim ender mermerci. yaşına uygun ama şahane bir yüze sahip kendisi, oyun arkadaşlarının tersine.
p.s. (2) isveçli 'nin gecikmeli doğumgünü kutlaması vardı cumartesi akşamı. ilginçti; çok uzun zaman sonra bir arada. gerçi "ilginç" doğru bir ifade mi emin değilim çünkü kelimenin sözlük anlamındaki bir ilginçlik yoktu gecede. her şey nasılsa öyle idi. şaşırtıcı, beklenmedik, farklı herhangi bir şey yoktu ama aslında her şey farklıydı. hem de en temelinden olmak üzere. ilginçliğe geri dönersek ise, kelime anlamıyla bir ilginçlik değil ama belki sık yaşanan bir duygu olmayan "kayıtsızlık" (indifférence) duygusunun varlığı ilginç gelmiştir. whatever. ilginç veya değil ama gecenin geçirildiği suna'nın yeri fazlasıyla abartılan, övülen yerlerden biri. yemekler sıradan, servis sıradan, iskelede oturmuyorsan her şey sıradan. hayır, ilk defa gitmiyorum ve evet, her seferinde böyle düşünüyorum. aynı zamanda deniz kıyısında olmasına rağmen hiç öyle summer breeze duygusu veren bir yer değil. fazla zorlama, fazla iteleme. kısacası hayranlarının aksine, benlik mekanlardan değil.
p.s. (3) uzun zamandır görmediğim ve masada pek bir isteyerek karşısına oturduğum julius sezar cidden şahaneydi. yalan değil, pek sevdiğim julius sezar geceyi ilginçleştiren etkenlerdendi. gerçekten "ilginç"leştiren, yani sözlük anlamı ile.
p.s. (4) ancak her şeye rağmen cumartesi akşamı uzun zamandır istediğim kıyafet içeresindeydim. bir nebze olsun yukardakine benzeyen ancak gidilen yer itibariyle çok abartılmayan halde. çok uzun zamandır j.a. "eskiden, fransa'dayken çok güzel giyiniyordun. şimdi burada bütün kızlar nasıl giyiniyorsa öyle giyiniyorsun yani sıradan" deyip duruyordu. haklı da. sarhoşluk yıllarının bir türlü tükenmeyen sonuçlarından birisi daha.; yakın çevreyi oluşturan sıradanlığa uyum sağlama baskısı, ehlileşme, sıradanlaşıp ehlileştikçe gelen hayallerin, hayatların, rüyaların, umutların, dik duruşun, gösterişin, ifadenin ve hatta kıyafetlerin sıradanlaşması, sönükleşmesi derken guess who's back...hallelujah!
No comments:
Post a Comment