Arada yaşananlar, hızlı yaşananlar, hızlı yaşanmak zorunda olanlar derken nihayetinde bitmesi, teslim derken, jüri derken, jürinin kallavi ve fantastik üyelerinin yorumları, keyifli okuma halleri derken havanın henüz yaz sıcaklarından patlamayan güzel esintisi, tiril tirilliği ile geçip giden günler... nisbeten sakin ama yoğun ama telaşlı geçen geçtiğimiz hafta, pazartesi teslim, cuma jüri, arada pek sevdiğim S.E. ile geçirilen kah tatlıya bağlanan tatsızlığı, kah dostluğu, kah birası, kah kahvesi, kah patates kızartması ile tüm bir beşiktaş gününi takiben jüri günü, cuma günü, kutlama günü, Juno günü hatta pek bir keyifli coşkulu eğlenceli Juno kutlama günü derken bir anda gelen sakinlikle başlayan yeni hafta, "aman 1-2 gün oturayım" derken gidilen Iassos, deniz, sun kissed days, elbette polisiye romanlar, elbette müzik, elbette bira patates kızartması ve özlemi çekilen # 8 'e doğru koşa koşa İstanbul.
P.S. Arada yaşananların bir de kendi içerisinde arada yaşananları var ki ... Kennedy mi desem, komik ve gülünç halleri mi desem, "vah vah" diye düşündüren tavırları mı desem... Yaşlanmayı özellikle de zarafetle kabullenerek yaşlanmayı bilmek lazım. Hadi yaşlanmak olmasın, "yaş almak" olsun adı. Rahat olmak lazım hayatta.
P.S. (2) Geçenlerde gazetelerden birinde Derwall'in ölümünün üzerinden 8 yıl geçtiğini okudum bir yazıda. Evet, Derwall'i hepimiz seviyoruz, Fenerli olsak da seviyoruz ama benim için asıl can alıcı noktası yazının "8 yıl" ifadesiydi. Çok iyi hatırlıyorum blogda Derwall'in ölümü sonrası yazdığımı, Yeşilköy'de bize çok yakın oturduğunu, gerzek çocuklar olarak sürekli evinin önünden geçtiğimizi filan ama aradaki 8 yılı atlamışım. Daha doğrusu hiç 8 yıl geçmiş gibi gelmiyor. 8 yıl. Yazı ile de rakam ile de sekiz, 8, yıl işte. Ne kadar çok şey yaşanmış sekiz yılda. Aman Allahım...Yok bugün gelinen nokta hiç kötü değil de çok şey yaşanmış, atlatılmış, bitirilmiş, başlanmış...İyi ki. Ama sekiz yıl bebeğim ya. Az değil.
P.S. Arada yaşananların bir de kendi içerisinde arada yaşananları var ki ... Kennedy mi desem, komik ve gülünç halleri mi desem, "vah vah" diye düşündüren tavırları mı desem... Yaşlanmayı özellikle de zarafetle kabullenerek yaşlanmayı bilmek lazım. Hadi yaşlanmak olmasın, "yaş almak" olsun adı. Rahat olmak lazım hayatta.
P.S. (2) Geçenlerde gazetelerden birinde Derwall'in ölümünün üzerinden 8 yıl geçtiğini okudum bir yazıda. Evet, Derwall'i hepimiz seviyoruz, Fenerli olsak da seviyoruz ama benim için asıl can alıcı noktası yazının "8 yıl" ifadesiydi. Çok iyi hatırlıyorum blogda Derwall'in ölümü sonrası yazdığımı, Yeşilköy'de bize çok yakın oturduğunu, gerzek çocuklar olarak sürekli evinin önünden geçtiğimizi filan ama aradaki 8 yılı atlamışım. Daha doğrusu hiç 8 yıl geçmiş gibi gelmiyor. 8 yıl. Yazı ile de rakam ile de sekiz, 8, yıl işte. Ne kadar çok şey yaşanmış sekiz yılda. Aman Allahım...Yok bugün gelinen nokta hiç kötü değil de çok şey yaşanmış, atlatılmış, bitirilmiş, başlanmış...İyi ki. Ama sekiz yıl bebeğim ya. Az değil.
No comments:
Post a Comment