Saturday, July 12, 2014

Arada yaşananlar, VIII

olup bitenler, bir anda girişilenler, epey fantastik bir "nevşehir-kırşehir,çiçekdağı-aksaray,güzelyurt,gaziemir-avanos,gülşehir-yeniyaylacık" güzergahı çizip, sıcak tepede iken gidip köylülerle görüşüp bir de dönüşte hediye edilen acılı domates salçasını alıp gelip, ara ara gelen atarlanmalara direnip kaale almamaya çalışıp, pek sevdiğim her gördüğümde içimin açıldığı inandığım "hayatta her şey olabilir" mottosunun yaşayan timsali h.k.'yı heyecanla görüp, istanbul üzerindeki sıcaktan geberip, tüm hengameye rağmen radyo programını aksatmayıp bir de üstüne üstlük telefonla gelen ve hatta güldüren "tarih ve tekerrür" taleplerine de baktıktan sonra ilginç bir şekilde, uzun zamandır olmadığı kadar tebessüm ettiren huzurlu bir tiril tiril hal...

p.s. I heart my ipad. gerçekten de gelişmelerle birlikte değişen gündelik hayatımı bir şekilde kurtaran bu aleti bu kadar seveceğimi düşünmezdim. düşünmediğim gibi çok uzun bir süre daha kendim gidip de satın almazdım. evet, I heart my ipad de asıl bunu bir hediye olarak düşüneni I heart. haliyle. kendisine aynı zamanda teşekkürlerimle. 

p.s. (2) gerek kilometre hesabı, gerek ziyaret noktalarının fazlalığı ile geçen haftayı birbirine bağlı kelimelerle upuzun bir çizgi gibi özetleyen seyahat neticesinde bir kez daha, hem de yaşanmışlıklarla tespit edilmiş vaziyette gördüm ki insanlarla olan kişisel derdim bir şekilde okumuş etmiş, bir şekilde bir yerlere, mevkiilere gelmiş, bir şekilde kendisinin "küçük sosyal çevresinde illa her konu hakkında yorum yapacak bir kanaat önderi" olduğu sanrısına düşmüş, bir şekilde belli bir hayat tarzına sahip olmuş, bir şekilde eli para görmüş, birşekilde kendini olduğundan daha kool, daha bilgili, daha özgüvenli, daha saygı uyandıran, daha "asil" (!) göstermeye çalışan  tiplerlerin kendisiyle. ama asla halk ile değil. bunu gözlemleyip yaşamak hem rahatlattı, hem de "madem biliyorsun o halde kendine klişere karşı sahip çık" diye dürttü.

p.s. (3) tarih-tekerrür telefonunun fantastikliğinden sonra hatta belki ondan daha da fantastiği son görüşme noktası köyden istanbul'a elimde dolaptan çıkartılarak hediye edilen acı biber salçası ile dönmem oldu. "ekmeğe sürer yersin" demişlerdi aynen öyle yapıyorum. günlerdir. 

p.s. (4) sonsuz kilometreler neticesinde tavuk gibi uyuduğum gece dünya kupasında brezilya almanya'ya feci şekilde yenilmiş. ben de haliyle kaçırmışım. brezilya'dan ziyade arjantin'nin kazanmasını tercih etmem bir yana, futboldaki her farklı yenilgi neticesinde insanların bunu "tecavüz", "porno çekiliyor", "aslında zevk alıyorlar" gibi korkunç ötesi ve zeka eksiği yorumlar sıktıkça sıkıyor. güldürmediği gibi bu yorumları yapanların acıklı ve sığ halleri de ortaya çıkıyor. kadın erkek farketmez ama o "tecavüz güzellemesi" gibi gevrek yorumları yapanların gerçek hayatlarında böyle bir olay ile karşılaşma ihtimalleri karşısında altlarına ediyorlar mı etmiyorlar mı merak ediyorum. özellikle de kelli felli adamların-gençleri zaten çoktan geçtim.   

No comments: