Saturday, July 19, 2014

Arada yaşananlar, IX

 
... tarihin tekerrürünü hatırlatan fantastik mülakat, çıkmadan "şık vs fazla şık" derken herkes görüldüğünde yine "fazla şık" ile kalakalmak, ciddiyeti yüksek ama bir o kadar rahat, eli güçlü, ilkinden çok çok farklı neredeyse bambaşka bir halde geçen mülakat; flamingo hediyesi, b.ü.'nün beni düşünüp de ta oralardan alıp bavulunda taşıyıp istanbul'a getirmiş olduğuna inanamadığım flamingo hediyesi; sabah git akşam gel konya ne kadar kolay diye düşünürken insanı zorlayan uçak saatleri ile 24 saatlik uykusuzluk üstüne bir de çalışma, bir de mülakatlar derken gün ortasında her şeyin bitip akşam 8'e kadar eli kolu bağlı vaziyette beklemek durumunda kalmak, bir müze, bir camii derken tepedeki güneşle beraber gezilecek yerlerin sonlanıp uykusuzluktan bitik vaziyette sığınılabilecek en güzel yer olan kent kütüphanesine sığınmak, aynen homeless gibi, masada uyuyakalıp bir de üzerine horlama sesine uyanmak, beklerken bitirilen iki kitap, ilhan berk ve goethe biyografileri, "hadi gidelim bitsin artık yatağıma kavuşayım" diye heyecanlanırken elbette rötar olması, aynen gelişte de 2 saat rötar olduğu gibi geceyarısı şehre dönüş, tek kişilik karşılama komitesinin şahaneliği, gecenin bir yarısı taksim'den hatta daha güzel bir ifade ile beton kaplı çirkin ötesi taksim'den yürürken farkedilen meydanın köfte ekmekli, mısır satıcılı, arap dilencili, kafaya taktığı banta rağmen mide kaldırıcı cılk yaraların halen  görüldüğü saç ektirmeye gelen erkek arap turistli hali, çirkin hali, yeni türkiye hali; uykusuzluk derken radyo günlerini ihmal etmeyip bir de arka arkaya iki program kaydetmek, sıcaktan delirmek, gecenin bir yarısı gelen kendisi ciddi ama sonucu itibariyle hafifletici ve huzur verici olan konuşmayı yapmak, miladı çizmek, cihangir'de tarikatımsı çizgide beyaz çanta, beyaz cüzdan, beyaz güneş gözlüğü, beyaz araba içerisinde tamamen beyazlar içerisinde dolaştığını görüp yakaladıklarında "orijinal yoga en iyi yogadır bekleriz mutlaka gelin deneyin" ısrarlı cümlelerine maruz kaldığım ama en çok da hocaları büyük  "usta"larına taparcasına hayranlıkla baktıklarına, satın aldıkları soya sütünü açıp kamışı da takıp kendi elleri ile ustalarına sunmalarına, cüzdanlarında ustalarının fotoğrafını, boyunlarında ise ustalarının isminin dövmesini taşıdıklarına inanmakta zorlandığım yüzlerindeki gülücüklerin, "biz çok mutluyuz" ifadelerinin sahteliğine tahammül edemediğim yoga academy'nin nihayetinde patlayan ama bir o kadar şaşırtmayan "enerji aktarılması" haberleri derken gerçek yoga hocası pek sevdiğim z.ç. ile buluşma derken, yaklaşan 1. doğumgünü çocuğu miracığım'a hediye derken, hava çok sıcak derken arada yaşananlar ... 

p.s. gerçekten de konya kent kütüphanesi kurtarıcım oldu. evet biraz homeless gibi halim vardı ama kitap okuyandan zarar gelmez, ister ciddi ciddi masada ister kaykılmış vaziyette koltukta. aynen marilyn monroe gibi. yere koyulan kitabı yataktan okumak ise ayrıca zevklidir. kıçı öyle kaldırmak ise tamamen kişisel tercih.

p.s. (2) kütüphanede geçirilen saatlerde okuduğum otobiyografisinde ilhan berk'in manisa'sı ne kadar farklıymış, ne kadar başkaymış. bugünkü ise acıların şehri olduğu kadar belki daha da vahimi insanların hayatına mal olan maden işletmelerine verilen devlet teşvikleri ile insanı aptal yerine koyan bir zihniyetin bitirdiği bir yer. 

p.s. (3) ciddi mülakat vs derken haliyle bugünkü, ilkini de hatırlatıyor, çoktan geçilmiş gidilmiş sözleri tekrardan gündeme getiriyor. galiba hiç unutacağım bir şey olmayacak. zaten sorun da bu değil mi? yapılanların (yapılmayanların), edilen lafların (özellikle söylenmeyen mutluluk paylaşıcı sözlerin), kösteklerin (desteklerin), çirkinliklerin (güzelliklerin) unutulmaması. "bugünlere bir günde gelinmediğinin" en güzel göstergesinin hatırlanılması oldu bir anda.  

No comments: