Son cuma eğlencesinin üzerinden o kadar zaman, o kadar çok yaşanmışlık geçmiş ki... Gerçekten de mayıs sonu itibariyle herkesin hayatları daha bir farklı, daha bir gergin oldu, istenmeden de olsa olumsuzluk en basit veya en mutlu ilişkilere yansıdı, gerilimli anlar, günler yaşandı. Kimi atlatıldı kimi atlatılmadan ya bitti, ya gerilimli de olsa yaşanmaya devam ediyor. Kısacası mayıs sonu itibariyle içine ister istemez girilen Gezi süreci her şeyi ama derinden ama yüzeyden fazlasıyla değiştirdi. Değil kıyafetlerin uçuştuğu, davetlerin parladığı ota boka sallanan cuma eğlencesi, sıradan bir dışarda yemek, keyifle ve kahkahalarla geçirilen vakitler dahi insanı garip hissettirdi, "acaba yanlış mı yapıyorum" diye düşündürttü. Oysa öyle olmamalı. Belki de karşı tarafa her zaman en iyi cevabın kendini bilen, mümkün olduğu ölçüde huzurlu, dingin, kendi içindeki barışı sağlamış şekilde süregelen iyi yaşamlar olduğu hatırlanmalı. Elbette hiç kolay değil de artık ne kadarı olursa bu hayatta. Olduğu kadarı bile hırçınlıktan, çetele tutmaktan, küçük hesaplar peşinde koşmaktan iyidir. Deyip bu yüce ve ulvi düşüncelerden şişip en sevdiğimiz şey olan beautiful people'a sallamaya geri dönebiliriz. Evet yahu, biraz eğlenmek coşmak hepimizin hakkı.
Carine Roitfeld ve devasa imparatorluk LVMH 'nin jr. patronu ve Louis Vuitton'nun büyük patronlarından biri ve yanında da bir süredir beraber olduğu hem zengin hem de mavi kan ingiliz kocasından üç çocuğu ile ayrılan bir zamanların küçük kibritçi kızı iken zengin prensese dönüşmüş rus model. Resimde tek kaale alınacak kişi elbette Carine Roitfeld olup, üzerine giydiği ceket bu temmuz sıcağında bana fazla geldi.Diğer ikisini geçiyorum çünkü çok sıradan buluyorum. Yani bir erkeğin siyah takım ve beyaz gömlek giymesi zaten yeterince başarılı, kız da işte, bilmem, muhtemelen herkesin çok beğendiği ama bence oldukça sıradan güzel kızlardan. Sıkıcılığın sıradanlığı hatta kötülüğün sıradanlığı gibi diyeyim ve Hannah Arendt'e göz kırpayım.
Mick Jagger 'ın kadınları. Dünden bugüne. Ex-aşkından bugünküne. Gerçi arada bir Jerry Hall eksik ki varlığı büyük fark atar herkese bu hikayede. Bir de arada çocuk. Çocuk olan ortadaki oluyor. Evet, inanması güç ama ortadaki Jade Jagger, solda, zamanında Studio 54 'e at sırtında efsane bir giriş yapan annesi Bianca Jagger ve sağda selvi boylum dore elbiselim adının yazılışını hep unuttuğum modacı üvey annesi ile poz veren çocuk oluyor. Gerçi artık herkes aynı yaştaymış gibi durduğu için pek bir şey anlaşılmıyor ama işte büyük ve modern aile görüntüsü böyle bir şey. Hiç de fena değil. "tutkulu milletiz biz" mazereti ile çıkarttığı bıçağı sapladığı Kırmızı Pazartesi hikayeleri yaşanmasından çok daha iyidir, doğrudur. L'Wren Scott 'ın muhtemelen kendi koleksiyonu olan dore elbisesi ise ayrı güzel de onun içine girecek vücudun biraz dar olması gerekiyor sanki. Yani biz faniler geçebiliriz.
Yine Fendi açılışı ama bu seferkiler olmamış. Soldakinin ki o taşlanmış kot gibi duran pantalonu ve o kezban saçları ile sağdakinin garçon manqué hali üzerine geçirdiği klasik Fendi pantalon ile beraber ikisi Starsky & Hutch'in Fendi versiyonları gibi. İki korkunç saç modeli, iki çirkin clutch, iki depresif bakış fazlasıyla şişirdi beni. Cidden uzaklaşalım biraz.
Paris'ten NY'a Londra'ya ve değişen kıyafetler, tarzlar, algılar... Sadece leopar olduğu için koydum resmi. Sağdaki olmaz da soldakinin elbisesi gayet başarılı. Sağdaki ise garip işte, bilindik leopar deseni zorluğu bu. Hiç kötü, olmamış tarafı yok ama olmamış işte. Öbürü ise daha bir tiril tiril sakin yaz elbisesi gibi.
Off...Şirin, antipatik Amélie tipli kızlar leopar desenli kıyafetler giymesinler, komik duruyor.
Çiçek deseni ile sorunum var. Ki çok güzel bir Ungaro çicek desenli saten kumaşa yaptırdığım ancak giymenin bir türlü kısmet olmadığı elbisem de var ama işte (acı ile b. ve t.'nin çeşme'deki düğününde giyemediğimi, başıma geleni hatırlarım hala.) ...Bir şekilde çiçekli ve puantiyeli desenler benlik değil. Bak, çizgili olur ama. Çizgili, marin her şey olur ama her şey ...Kızlara geri dönersek; belki ortadaki suratsız olan. Ama o kırmızı ruj o kadar fazla ki. Sağdaki korkunç varoş kaşlıyı, sütyensiz elbisenin duruşunu görebilecek durumda değilim, o kadar kötü. Soldaki de iyi aile kızı, Allah sevdiğine bağışlasın, kaynanası çok sevsin...O kadar sıradan!
Belki Cate Blanchett kendisinin kişisel kıyafet tarihinde böylesine kötü bir kıyafetle ilk defa ortalıklarda. Balenciaga. Bayağı kötü bir kıyafet; bir tarafı uzun bir tarafı drape gibi, hem pembe hem çiçekli hem tafta filan...Off...
Allah'tan hayatta Kate Moss var da tarz sahibi insanların varlığını anımsatıyor. Saint Laurent elbisenin kendisi güzel, ceketi güzel, saçları güzel. Ha başkası giyse böyle güzel olur mu? Hiç sanmıyorum ama işte aradaki fark da bu.
İşte fark...Tarz sahibi olanla takipçisi arasındaki fark iki resimde de görülüyor. Şimdi o pijama mı? Geçen yıllarda vardı böyle bir hadise anlaşılan yine var. Nasıl kötü, nasıl zorlama! Hele o çanta. Cidden aynanın önünde çalışılmış bu kıyafetle bu poza da olmamış işte.
Soldaki Sting 'in antipatik karısı olup hiç ilgimi çekmese de sağdaki yakın zamanlarda hayata veda eden ressam Lucian Freud 'un kızı Bella Freud. Beyaz elbiseleri zaten çok beğeniyorum ve her ikisi de oldukça güzel. Burada güzel olmayan tek şey Sting'in karısının donuk ve gergin elmacık kemikleri çıkık dolgulu karısının yüzü.
Hem hipster hem lezbiyen hem anne hem başarılı ve zengin iş kadını...Herkesin tanışmak istediği insanlar listesinde ilk sıralarda. Tarzını beğenip beğenmemek tamamen kişisel bir şey ama tarz denilen şey de beğenilerin istikrarından geliyor biraz da. O halde tamamdır; beğen beğenme ama istikrar tamamdır. Biter gider ve geri dönüş başlar.
No comments:
Post a Comment