Bilinir mi, sevilir mi o kadar emin değilim ama O. Henry kısa olduğu kadar sürprizlerle dolu hikayelerinde sanki gözüken hiçbir şeyin gözüktüğü gibi olmadığı gerçek hayatın kendisini anlatıyor. Biliyorum ki Kurt Cobain B. sevmiyor, muhtemelen Topkek M. de sevmiyordur. Oysa ben sıradanmış gibi gözüken her şeyin basitce ama sürprizlerle dolu bambaşka bir yön çizmesine bayılıyorum. Süslü kelimeler, süslü sıfatlar, büyük ve çarpıcı tanımlar, insanı afallatacak kadar yüce adlandırmalar bana inanılmaz sıkıcı geldiği gibi, samimi hiç gelmiyor. Nedense basit olanın cazibesi tav ediyor. Her şeyde. whatever.
"Yaşayan Görür" ve "yaşayan görür". Hem Varlık 'tan cep kitabı olarak çıkmış O.Henry kitabının özel ismi olarak hem de sıradan bir cümle olarak, hayat dersi olarak. Herkes bir şeylerden ders alıyordur, ders aldıklarını kendisinde uyguluyordur veya unutuyordur. Uzun zamandır benim için anlamlı olanı var; bugün aslında dün yarın da aslında bugün; veya ne ekersen onu biçersin. O yüzden evet tamam, Ölü Ozanlar Derneği'ni seyredip 12 yaşındaki kafamıza kazınan carpe diem harika bir şey de bugün her zaman bugün olarak kalmıyor, hayat hızla dönüp akıyor ve bir anda baktığımızda bugün'ün bittiği yerde yarın'ın doğduğunu ve onun da bugünde yaptıklarımızla oluştuğunu görebiliyoruz. Ve işte o zaman da hayatın bugündeki gibi "güzel" kalmadığı gerçeği ile karşılaşıp "keşke"leri sıraladığımızda çoğunlukla geç oluyor.
Her gün daha da çirkinleşen ve çirkinleşecek İstanbul'un gitgide çirkinleştiği yağmurlu bugünden hayat dersi. Keşke dememek için...
No comments:
Post a Comment