Friday, October 8, 2010

Cuma eğlencesi # 10

Yağmurlu, kabus vaziyette insanı müşkül durumda bulunan sağanak cuma, aslında geçen cumadan beri bekleyen ama bir türlü yapılamayan fakat oldukça özlenen cuma eğlencesi derken "artık yapılsın, yazılsın"ve Hunter'lar içerisindeki ayağım da nefes alsın mümkünse( çok mutsuzum; ofisin burberry&louis vuitton reklam panosu halinde dolaşan mongol beyinli kızı da hunter'ı keşfetmiş hemen geçirmiş ayağına. demek ki benim ayağımdan çıkartma vaktim gelmiş).
Güzel insanla başlayayım; Gisele Bündchen. Her daim beğendiğim, ailecek beğendiğimiz kadınlardan. Çocuğunu doğurmuş 6 ay sonra tekrar podyumlara eskisinden de zayıf, skinny, olarak dönmüş mankenlerden. Yani evet her daim güzel de özellikle evliliği, evlendiği adamın önceki ilişkisinden olan çocuğa hissettiği manasız "anaç" tavır , kendisinin bu adam ile yaptığı çocuk ve bu mevzulardaki abuk subuk açıklamalarından sonra sıkıcı hatta sıkıcı ötesi gelmeye başladı. Ama güzel mi güzel. Zaten belki Gisele gibi kadınlar için böylesi tamamdır, daha ilerisi zeka meka gerek olmayabilir. Güzel işte; kendisi de elbisesi de ama sanki eskisinden epey zayıf bu da biraz daha "zayıflık takıntılı" ve benim tahammülümü zorlayan kadınlardan gibi gösteriyor ve sıkıcı kılıyor güzeller güzeli Gisele'i. Bir de bu yağmurlu günde düşündüm de Gisele hiç hunter giymiş midir, ayakları şişmiş midir plastik çizmelerin içinde (sanmam. herhalde osurmayan, geğirmeyen, sıçmayan insanlardandır kendisi) ?
I heart Justin! Ama gerçekten. Beğeniyorum. Sarışın ama it ve sakallı halini, kılık kıyafetini, yeteneğini filan tamamdır eni konu beğeniyorum. Facebook 'u kuran Harvard 'lı nörd ve yeni zenginlerin en zengini çocuğun hayatını anlatan filmde oynamış ve premier'ine katılmış (kendisinin oyunculuğu filan gayet iyi aslında. o alpha dog'da nasıl da iyiydi,) yanına da güzeller güzeli Liv Tyler ile hangi ameliyatları geçirip bu kadar diri gözüktüğünü merak ettiğim Courtney Love 'ı alıp poz vermiş. Vermesin de ne yapsın? Ama cidden Courtney Love nasıl bu kadar taş gibi gözüküyor şaşkınlık içerisindeyim.


Bir başka Courtney Love resmi koymaktan kendimi alamadım. Kendisi sahnede şarkı söylerken alttaki resimde hayranları sahnede onu seyrediyor bakıyor; my dear Karl, 90'ların top modellerinden Kristin bir şey ve yeni nesil tasarımcılardan biri hayran hayran bakıyorlar ki Karl Lagerfeld 'in hayranlığı herhalde Courtney Love 'in inceliğinedir diye düşünüyorum. Mamafih incelik, ameliyatlar filan da şu kol hadisesi çok kötü, bütün kadınların korkulu rüyası. Kolları zayıflığa rağmen kat kat olmuş ,bir garip olmuş ve herhalde "kötü açı meselesi" dedikleri bu olsa gerek.

Pek beğendiğim iki insan ama burada genel estetik açısından pek de şahane sayılmazlar. Soldaki Gisele kadar kusursuz domez tipinde olmasa da en şahsiyetli yüzlerden ifadelerden birine sahip olan Mariacarla Boscono ve Carine Roitfeld. İkisi de kaşlarına bir şeyler yapmışlar pek anlamadım ama whatever, ikisi de kool ve tarz sahibi şahsiyetler. İnsanlar Burberry -Louis Vuitton damgalı dolaşacaklarına biraz kendilerine ait tarzları olsun, şahsiyetli olsunlar, varsın kaşlar garip olsun.
Kız idare eder ama elindeki konyağın rengi her şeyi alt eder. Viski ile aynı aileden değiller ama aynı şekilde yıllanıyorlar. Muhteşem bir renk bence. Aynen evdekiler gibi; baktıkça insanı bakası geliyor o renge (ki geçen pazar geberdik bakacağız diye). Kısacası kırmızı rujun tenine saçına yakışmadığı Astrud bilmemnenin bu sayfada olması konyağın renk kontenjanındandır, kırmızı rujuna değil.

İşte kısacık şortlarla kısacık elbiseleri böyle bacaklara sahip kızlar giymeli! Sağdaki geçtiğimiz yılın it-girl yani geçen senenin Agyness Deyn'i, gelecek yıl da tahtını başkasına verecek olan Alexa Chung-hayır hiçbiri kate moss olabilecek tarz duygusuna sahip değiller-. Ama evet, giyinsin böyle şortları gayet de yakışıyor ama o kadar.


Efsane olma yolundaki italyan Anna bir şey. Herkesin peşinde olduğu Vogue editörlerinden. Biraz fazla milf görünüşlü olabiliyor bazen ama gayet başarılı bir kostüm giymiş Vogue partisinde. Gitsem kesin böyle bir şey giyerdim; elbette herkes baksın, herkes başını döndürsün ve incelesin bence mahsuru yok. Maskeli balo yahu bu, penguen mi olup gideceğim; kartal olurum şahin olurum tüyümü kanadımı takar baloya giderim, aynen Anna bilmem ne gibi Kartallar Yüksek Uçar tadında poz veririm!


Sempatik görünümlü gülümseyen ve cici kız pozlarındaki kızlar leopar deseni giymemeli. Olmuyor. Charlie Chaplin'nin torunu, rantiye herhalde, sürekli partilerde filan. Ama yani haksız da sayılmaz ne olabilirsin ki öyle bir dedeye? Celebriti olacağına en güzeli ya rantiye ol socialite filan ya da küçük kasabada öğretmen filan. Rantiye demişken de şaşırdığım ifadedir Melis Alphan'nın Ayşe Arman'a verdiği röportajda "rantiyeliğini" bu kadar ifade etmesi. Bilmem ben utanabilirdim söyleyemezdim herhalde. Ama işte İzmirlilik başka kültür, açık yüce insanlar onlar, bizim gibi değiller. Biz İstanbul'da bir İzmirli gibi olamıyoruz misal. Hep bir İstanbullu kuşkusu, mesafesi, snobizmi. şayze! bize!

Tanımam etmem ama ilk defa esmer bir kıza kırmızı rujun yakıştığını gördüm, sayfama koydum, işte budur. Herkes kırmızı ruj sürmesin esmerler iki kez baksın aynaya eğer böylelerse evet yoksa no fuckin' way!

Resim güzel, kadın güzel, elbisesi, adam güzel, duruşu güzel ve hepsi birden poz güzel. Güzelliği manidarlığından geliyor. Benim için. Bir de beni bilenlere. Gerçekten de içim bir titredi deyip yağmurun daha da titreteceği bir hava çıkarım ben. Bu gece değil (sabah işe gideceğim) ama yarın geceden itibaren tekrar Gossip Girl hayatımız devam eder- nefret edenleri şimdiden hate training'lere alalım çünkü yaşadıkları o zavallı hayatın sorumluları kendileri ama nefretlerin ucundaki bizleriz. bence mahsuru yok, hayat devam ediyor.

No comments: