Ben asla beceremem ve kesinlikle büyük bir skandala imza atarım ama twitter eğlenceli, kimi zaman da işe yarayan bir hadise. Küçük küçük, kısa kısa cümlelerle herkese bir şekilde mutlak ulaşımı sağlıyor (manasız şekilde sayfalarını kapatanları geçiyorum).
Bir de twitter üzerinden yaşanan bir sosyalleşme durumu var. Aslında birbirinden bihaber olan, tamamen farklı hayatlar yaşayan insanlar (mesela hayran olunan ile hayran gibi) bir şekilde birbirleriyle konuşma, irtibata geçme olanağı hatta daha doğru bir tabir ile fırsatı buluyorlar (ancak azizim, biz türkler ilginç insanlarız vesselam. misal geçenlerde pek sevdiğim pek akıllı pek zeki pek yaratıcı muhteşem bir blog yazarı gitmiş thierry henry'e twitter üzerinden arda'yı sormuş. okudum. inanamadım. okumadığımı sandığım için bir daha okudum. ve okumak istemedim. ama herhalde cehaletten gelen özgüven böyle bir şey olsa gerek).
Mesela celebriti takımı ile entellektüel olmayan ama ortalama türk insanının bir gömlek üstü birikime sahip gazeteci-köşe yazarı-muhabir-editör takımı arasında olan sosyalleşme durumu. Yani celebs vs average white (wo) men (elbette ki bizim coğrafyadakilerden bahsediyorum). Yok yurt dışında adres sormalar, "siz"li bir ifade kullanarak yardım etme durumları ve tabii en bombası doğum günü kutlamaları. Gerçekten de bir insan şahsen tanımadığı, beraber vakit geçirmediği, aynı dünyalaru paylaşmadığı - belki beğendiği belki hayran olduğu, orası ayrı- birinin neden doğum gününü kutlar ki? Ne o, birbirini takip ediyorlarmış, listesinde varmış. Hmm çok şahane bravo. Twit takip demişken bende bir hikaye var: şimdi, bu yukarda saydığım average white men twit team içinde beğendiğim- ama o kadar, fazlası değil- , hoş bulduğum (muhtemelen boş bulacağım) bir tanesi, benim (ayrıca a. ailesi'nin) gayet yakınım olan beraber yemekler yediğimiz, görüşmekten zevk aldığımız gerçek anlamda bir celeb insanına request yollamış. Yollamış ama bizimkisi istememiş, kabul etmemiş. Geçenlerde bir gün beraberken brunch esnasında söz twitter'a gelip de "aaa şoktayım senin yok mu, ama neden? ama evet seni düşününce hayır olmamalı, peki senin ne zamandır var?" cümleleri konuşulurken konu bu yeni nesil ridikülden hallice average white (wo)men gazeteci tayfasına ve sayfalarına gelip " yaa bebeğim sayfasını kapamış okuyamıyorum" dediğimde superstar 'dan gelen cevap "o mu? kim o, ben pek tanımıyorum, bana request gönderdi de ben reddettim" olunca "lütfennn lütfen ekleee listene hemennn" diyerek tepesine bindim ve delikanlının request'inin kabul olmasını sağladım. Yani küçük paşanın takip ettiği ve hatta hayran olduğu celebriti tarafından kabulu, sayfasının okunması kendisinin muhteşemliğinden (!) ziyade, benim kendisine dair - yarına zaten kalmayacak- hercai ilgim sayesindedir. Bu daha sadece hikaye #1 .
Bununla beraber aslında "siz" ile konuşma biçimini veya fransızca söylemi ile vouvoiement denilen sözlü ifadeyi eleştirmiyorum. Aksine taraftarım hatta hayranım. Çok sever, "siz" kullanarak konuşulmasınına da bayılırım. Sadece, şahsen tanımadan ekrandan filmden sahneden bilinen bir insana "doğum gününüz kutlu" olsun diye yapay bir mesaj göndermek bana göre sürekli öğretmenine yakın olmak için en önde oturan, her teneffüs yanına giderek konuşan inek ve bir o kadar da ezik öğrenci zihniyetinden farklı değildir. Yapay insanları, yapay hayatları, mış gibi hayatları sevmiyorum.
No comments:
Post a Comment