Friday, September 11, 2009
Ne kabus bir ay eylül
Cidden ne kabus bir ay şu eylül ayı. Her şey bu ay olmuş; yok 11 eylül, yok 12 eylül darbesi, yok geçen günkü sel felaketi. Kabus resmen. Hoş, şu günlerde pek özlediğim J.A.'nın doğum günü önümüzdeki günlerde, ya da bugün London Girl Sarah 'nın doğum günü, hatta yarın da Efsane'nin doğum günü gibi güzel vesileler olsa da sanıyorum eylül ayını sevmiyorum. Sonbahar insanı değilim. Kış evet, kar evet, soğuk evet ama sonbahar hiç bana göre değil. İlkbahar elbette, hatta forever spring ama sonbahardan hoşlanmıyorum. Yağmurdan hoşlanmıyorum öncelikle (gri gökyüzü evet yağmur hayır). Bir de romantik bir insan değilim bence ben. Öyle solan kahverengiye çalan yapraklar, Automn Leaves şarkısı gibi duygusal haller daha doğrusu "sona doğru giden" haller bana göre değil. Kış şahane mesela. Soğuk hava bir dirilik bir canlılık katıyor insanın kanını kıpırdatıyor. İlkbahar zaten mevsimlerin en şahanesi. Tam bir başlangıç, mutluluk, heyecan, coşku anı. O kadar harika ki. Ama eylül. Yok hoşlanmıyorum.
11 Eylül 2001'de Strasbourg'da her yaz dönemi olduğu gibi okul açılmadan önce sınıf geçebilmek için her zamanki gibi ikmal sınavından çıkmış evime gidiyordum. Galiba ekonomi tarihiydi sınavım ama 4 saatlik sınavlardan olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Son evime taşınmıştım yazın İstanbul'a dönmeden önce. Çok güzeldi hatta muhteşemdi. Ev muhteşemdi, hayatım daha da muhteşemdi. Sınavdan çıkıp A.'ya uğramıştım her şeyden bihaber vaziyette yemeğe gidelim diyecektim "şehrine uçaklar saldırmış" dedi, eve girdim televizyon açıktı, seyrettim ağzım açık kaldı, çok acayip gelmişti uçakların binalara girmesi. Sonrasında günler boyunca bütün gazeteleri almış her şeyi okumuştum. Cidden çok acayip bir şeydi.
8 yıl olmuş. Neler gitmiş neler gelmiş neler bitmiş neler başlamış. Hayatın tarifi çok zor. Benim için, herkes için, selde evi giden için, 8 yıl önce New York'ta ölen itfayecinin bugün 8 yaşındaki çocuğu için...herkes için. Tarifsiz, tanımsız. Eğer güzel gidiyorsa ne ala. Kıymetini bilmek lazım eldekilerin. Gerisi boş. Bak insan bu kadar modern bir zamanda modern köyde sele kapılıp gidiyor veya müthiş teknolojik yüksek katlardaki mevkisi parası itibari yüksek ofisinde çalışırken ona doğru gelen bir uçağı görüyor ve her şey bitiyor.
Kıymet bilmek lazım. Sahip olunanlar için müteşekkir olmak ve yine sahip olunanlara hoyrat olmamak lazım. Bence.
Labels:
Life is life
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment