Friday, July 24, 2009

Kadınlar ve yüksek ökçeleri


Üst kısmı nisbeten ince (ama ince olmayan) ama alt kısmı gayet kalın olan uzun dağınık saçlı, yorgun ifadeli bir kadın, giydiği beyaz bir bluz bir şey altına düşük belli bol kesim kısa kot pantalon (zaten kadınların şöyle bol kesim kısa kot pantalon giymesinden nefret ediyorum. ama öyle böyle değil. ayak bileğin üzerinde diz kapağının biraz aşağısında biten o kot pantalonlar o kadar çirkin ki uzun zamandır bir nesne için bu kadar "çirkin" dediğimi hatırlamıyorum. çirkin ve ötesi. ve ayrıca onu giyip de sokağa çıkan bana tarzdan mümkünse bahsetmesin). Yani pantalonun boyu ayak bileği ve diz kapağı arasında kabus bir yerde bitiyor. Ve tüm bunların altına bir de topuklu ayakkabı.

*
Dün tesadüfen gördüm kendisini. Arabayı otoparka bıraktım tam çıkacağım, hani algıda seçiciliktir tanıdık bildik simalar daha çabuk seçilir kalabalığın içinden. İşte öyle bir algı ile kafamı çevirdiğimde kendisini şahsen tanımasam da genel bir bilgi ile fark ettim. Zaten bizim mahallede yaşıyor galiba. Sürekli bir yorgun, sürekli bir ağlak ifade var yüzünde. Vücudunu taşımıyor da sürüklüyor gibi yürüyor. Aslında hiç yaşlı değil, en fazla '70'lidir; ki onu bile sanmıyorum- '72-'73'lü dahi olabilir. Belki ince ve zayıf olmadığı için ağır geliyor olabilir vücudu kendisine. Ama eskiye nazaran daha bir zayıfladı. Hatta bence zayıfladığı için daha o vücuda ve o bacaklara hiçbir şekilde giymemesi gereken mini etekleri giyip çıkıyor ama yine de kendisini sürüklüyor gibi yürüyor, ağırlığını belli ediyor. Kim bilir hissettiği ağırlık da belki sadece fiziksel değil ruhsal da olabilir -ki hiç tanımasam da kendisini ben öyle olduğunu düşünüyorum; tamamen hissiyatımdan. Tanımadan etmeden buraya konu olmasının sebebi ise dünkü kıyafetinin altına giydiği ayakkabılar. Oh mon dieu!
Ve oh mon dieu tepkimin sebebi de ayakkabıların çirkinliği filan değil (ki öyle çirkin değillerdi) , onları taşıyışı, üzerinde yürüyüşü, yürüyememesi vs.
Sürükleyerek taşıdığı bedeni ve o saydığım kıyafet ve tabii o kabus çirkinlikteki kot pantalon-şort gibi şey ve altına topuklu ayakkabılarla yürüyememesi, sağa sola kayması filan.

Topuklu ayakkabı ile yürümek zor iştir. Ben her zaman beceremem, giymeye de pek bayılmam. Her ne kadar deli gibi paralara aldığım daha bir kez bile giymediğim topuklu ayakkabılarım mevcut olsa da bu biraz tarz meselesidir, kimi şahane taşır kimi taşıyamaz. Taşıyanın vezir taşıyamayanın da rezil olduğu kıyafetlerdendir. Beyaz gömlek gibi.

O kadar kötü ve o kadar yabancı duruyordu ki o hal ve tavırın sergilendiği o cüssenin altında o topuklu ayakkabılar. Bir an söylemek istedim kendisine "yanlış anlamayın..." demek istedim ama yapmadım tabii. Tanımam etmem ama ben öyle bir halde olsaydım uyarılmak isterdim. Öylesine bir hissiyatla içimden geldi, yoksa bana ne. Muhtemelen de o güzel görüyordur kendisini ve bana bir şey söylemek düşmez. Hem zaten elin kadınıdır benim için, özelimde tanımadığım, görmediğim, bir ilişkim olmayan insanlar-kadınlar-eldir ve bir şey ifade etmez bana (toplumsal-sosyal bir olgunun içerisinde olanlardan bahsetmiyorum).

whatever ...

Epey kötüydü kendisi. Mutsuz mutsuz elinde sırtında çantalarını taşıyarak, topuklu ayakkabılarını sürerek gidiyordu. Belki GS'lı olsaydım söylerdim. Muhtemelen tribünden tanıyor, yazılarını beğeniyor olurdum, ortak arkadaşlarla beraber maç seyretme anım olurdu filan samimiyetle söylerdim. Ama bugün, hele o kabus kısa kot pantalonla sokaklara çıkmış haline hiç sanmıyorum. Ne zor şey yüksek ökçe giymek!

No comments: