Tuesday, June 3, 2014

Nihayet

Uzun sürse de gelişi hatta o süreç içerisinde kaotik anlar yaşansa dahi olsa gelmesi gerektiği zamanda geliyormuş, o garip huzur denilen şey. Boktan coğrafi gündeliğimizde huzur bizim mahalleye zaten pek uğramadığı için kendisini ancak bizim üstün çabamız ile görebiliyor, hissedebiliyoruz. 

nisandan daha da garip geçen mayıs ayı, bir başlayıp bir bitişi, serin hava, hızlı doğumgünü, hızlı şekilde san francisco yolcusunun takibi, bodrum, eğitim, gelgitli ruh hali, gelgitli bahar havası, giyilen çıkartılanlar, gece yarısı çalan alarmın mesaisi, kavgası, rakının güzelliği derken içki karıştırmanın ergenliği, midede olduğu kadar kaburgalardaki sonucu, "geçen sene neler oluyordu bu yıl neler oldu" diye düşünürken gelen 31 mayıs gerginliği, sokaklardaki polis, gaz, gaz maskesi kabusu, iran devrim muhafızlarından hallice tiplerin istiklal'e hakimiyeti, mutsuzluk, huzursuzluk, "bitsin gitsin artık" diye haykırış derken biraz biraz yükseliş, heyecan, bekleyiş, gece yarısı uyanışı derken nihayet ... hem huzur hem # 8 için "nihayetinde geldi" denilen günler. dışarda zaten olmayan ve daha bir süre bizler için olmayacak huzur ancak içerde büyüyüp serpilebiliyor. gerzek habitattaki iyice gerzek işleyişten, işleyişin adamlarından çoktan umudu kestik bile. 

p.s. kırpık. az insanın anlayabileceği ama tamamen ben olan şahane tipleme. bir o kadar da mutlu eden. o kadar güldüm ki ...

p.s. (2) hadi ben yaparım böyle şeyleri de beklenmeyen kişilerin kendilerinden beklenmeyen şeyleri yapmasına iyice gülüyorum, şaşırıyorum haliyle de mutlu oluyorum. "deli deliden korkmazmış, kan çeker, anlaşırmış" derler ya. doğru olduğunu bir kez daha çantadan çıkan içi dolu in-n-out kese kağıdını görünce afallayarak, ağzım açık kalarak anladım. cidden kan çekermiş, aynı dili konuştuğunu anlarmışsın. 

p.s. (3) bu "kan çekme" hadisesinin de kolaylıkla fos çıktığını belirtmek gerek. fani duygularla naifliklerle karşısındakine gitmeye olduğu kadar kendisini de kandıracak güce sahip olan insanoğlu, o kadar kolay karşısındakini kendisine yakın kendisi ile "bir" hissediyor ki hemen onun için "işte o" diyor... oysa değil. olmadığı gibi yakınında dahi değil. hem zaten her şey o kadar bariz şekilde kendisini gösteriyor ki olmadığını ama işte insanoğlu en çok da kendi dediklerine, kurguladıklarına inanıyor ve inatla "evet o evet o" deyip duruyor. sonra fiyasko sonuç epic fail. o yüzden bu iddialı lafları mümkünse ben hiç duymayayım, normal olsun benimkisi.      

No comments: