Garip şekilde yazmadığı da pek özlemediğim uzun zamandır da yazmadığım
Cuma Eğlencesi'ni birden içimden gelerek yazayım istedim. Gün bugünmüş. İlginç şey şu özlenmeyenler, daha da ilginci listenin uzadıkça uzaması ama işte o da bir nevi
Sokak Kızı İrma'daki gibi "
but that's another story"...
Ho ho ho! Hiç yaşlanmayan hatta yaşı ilerledikçe seksileşen kötü kız
Kate Moss ve 40'ından sonra kendini spora ve sağlıklı yaşama verip fiziğini neredeyse tamamen değiştiren
Marc Jacobs, Kate Moss'un kitabının piyasaya çıkış partisinde sarılmışlar. Kötü bir görüntü yok. Kate Moss altın renkli uzun elbisesi, smoky eyes makyajı ile gayet güzel, Marc Jacos da etek giymediği halinde gayet olmuş. Yanaklarda, elmacık kemiklerindeki dolgular hariç. Off işte o dolgular insanın yüzünü garip bir şekle sokuyor. Bizde de var, cemiyet hayatımızın güzide insanları da bu dolgu hadisesinde eksik kalmayıp yanaklarını şişirtiyorlar. Misal Osman Çarmıklı. Oy oy oy! Talihsiz bir deneme olmuş ama olmuş işte yapacak bir şey yok, hayırlı olsun.
Neden bilmiyorum bu
Bob Geldof resmini koyduğumu. Hani sevdiğim biri desem; değil. Kızlarını seviyorum o yüzden babalarına sempatim var desem; hiç değil, kızlarının ağır moron olduğunu düşünüyorum. Sadece bu adamda ne bulunmuş olduğunu anlayamadığım, garipsediğimden herhalde diyorum. Elbette bu benim sığlığımdır da yani off Bob Geldof ya, off. Kaşmir de giyse, saçlarını artık tarasa da off yani günün sonunda Bob Geldof kendisi. Offf.
Oflamaktan sıkıldığımdan yavaş yavaş güzel insanlara gitmek lazım. Tamam,
Nick Cave de öyle alışıldık güzel erkeklerden değil de yine de büyük bir çekiciliği var, tarzının cazibesi var. Ayrıca müzikal olarak da Bob Geldof'un sıkıcı ötesi müziğine milyon kere basar. Siyah takımı, jilet duruşu,yanındaki
gotik milf sevgilisi ile gayet
power couple olmuşlar, güzel olmuşlar. Yalnız bu
power couple ilginç bir şey; nadiren de olsa olanı var, genelde olmayanı var, ama bir de olduğunu sananıp hayali
I (we) got the power halinde yaşayanı var ki Allah o duruma kimseyi düşürmesin. Buluştuğumuzda tesadüfen tanışan
Chileksuyu 'nun sonradan dediği gibi
magic combination yaratmış olanı da var...
İşte power couple. Efsane modacı Valentino ve sevgilisi. 40 yılı aşkın süredir beraberler, koskoca bir imparatorluğu beraber yarattılar, haliyle de power couple oldular. Eskiden Valentino ile tasarımlarına hayranlıkla bakmakla beraber ten rengi, fifi köpekleri ile vs fazla dalga geçerdim. Ta ki hakkindaki belgeseli seyredene dek. O belgeselde nasıl da küçük çocuk gibi sevimliydi...Ama cidden büyük modacı. Gerçi artık işleri koleksiyonları filan bıraktı ama yine de büyük insan. Ten rengi de eskisi gibi tanjerin değil hem artık.
Tanımam etmem de sağdaki kız bayağı hoş. Daha doğrusu giydikleri. Etek komik bir şekilde pleksi gibi duruyor ama üzerindeki kazak, çantası filan gayet kool olmuş. Ayakkabılar dahi. Gerçi leopara tav bir insan olarak bunu söylüyorum yoksa epey kötü. Ama işte içimdeki leopar, çita sevgisi hep bir yerlerden çıkıp kıroluğunu belli ediyor da yapacak şey yok, çita halime yanarım.
Carolina Herrera ve
Stella McCartney.
Carolina Herrera tamam asil kan bir insan ve varlıklı da fazla klasik, okul aile birliği başkanı yaşlı teyze gibi sıradan dururken
Stella McCartney bayağı güzel bayağı parlak olmuş. Hem de aslında güzel olmayan biri olmasına rağmen. O beyaz oversize palto, içindeki siyah muhtemelen ince askılı elbise, kızıl saçları, "
tamamdır", güzel olmuş.
Ya şu tipi gördükçe duydukça bir şeyleri kırmak istiyorum ama yapamıyorum işte, şiddete karşıyım. Ama ne sözde yaptığı aptal ötesi müziğe ne de kılık kıyafetine tahammül edemiyorum. O kadar kötü bir müzik yapıyor ki spor salonunda filan duyuyorum ne yazık ki ve duyduğumda Odysseus'nun Sirenler'e direnişi gibi kulaklarıma balmumu tıkamak istiyorum, o kadar feci. Hele bir de grubu o, Black Eye Peas, of ki of, total kabus, onları geçiyorum. Ama giderken kolyeyi alırım. Veya almaya da bilirim, bir şekilde evden hallederim herhalde.
Yaşlanınca eğer Carmen Dell' Orefice olamazsam kendisi gibi olmayı umut ediyorum. Muhtemelen Carmen Dell'Orefice üstün insan olamayacağımdan lacivert payetli elbise giyen beyaz saçlı teyze olmayı memnuniyetle karşılayacağım. Ki gayet güzel kendisi. 70'imde böyle, oo tamamdır ya, olmuş.
Power Couple olduğu kadar power dress de var. Yine Stella McCartney garip bir şekilde, bütün moda dünyasına hükmeden kocasının markalar imparatorluğundan seçe seçe seçtiği aşağıdaki püsküllü elbiseli Selma Hayek ve aslında güzel elbisesi içerisinde ölü balık gibi duran Amber Valetta 'yı, güzel yakalı ama androjin tasarımlı çirkin olması yüksek ihtimal kıyafetinde satenler içerisinde açık ara geçmiş. Gerçekten de normal şartlarda güzel olmayan insanlardan hepsi olmasa da bazılarının hayatta yakaladıkları ışık ilginç bir şey. Aynı şekilde güzel ve ışıklı olanların da bazen ışıklarının sönmesi gibi. Gerçi isteyerek olmuyor o sönme hali, sağolsun genelde etraf elbirliği ile söndürüyor o ışığı da, uyanmak farkında olmak lazım. Güneşi Uyandıralım değil mi?
Amerikan moda dünyasının güçlü isimlerinden, kocasından ayrılıp lezbiyen dünyasının ikonu haline gelen J. Crew 'ın yaratıcısı adını unuttuğum insan. Gerçi J. Crew başarılı bir marka da çapına göre aşırı pahalı. Ama yine de güzel, alana da muvaffakiyetler. Paltoyu şöyle omuzlarda taşıma hadisesi de yeni dönem kool kadın olma raconu. Denedim ama sıkılıyorum ben öyle omuzlarımda ağırlıktan filan, o yüzden bu yüce mevkiiyi Vogue Türkiye'nin üstün kadınlarına veriyorum. Özellikle de Martin Margiela&HM gibi düzenledikleri vip ötesi etkinliklerdeki hal ve tavırlarını gördükçe elbette onlardır bu mevkiinin sahipleri.
J.Crew 'a dönersem son olarak, gözleri bozuk olmayanların nörd gözlüğü takmasından artık epey bir sıkıldım ama kırmızı ruj
forever deyip onunla uyumlu kırmızı ayakkabı ise bayağı güzel olmuş. O garip şantuk pantalon bluz takım hariç. Kaşmir ceket de zaten güzel, ben yakalarını kaldırırım omuzlarıma almam sonra da giderim.