Thursday, November 29, 2012

Sabah rengi

Fantastik güzellikte uyanamamak güzel sabahı, güneşli sabahı, sabah mutluluğunu, sabah keyfini, sabah hafifliğini engellememeli ... Büyümek böyle bir şey herhalde. Artık Kafka'nın Şato 'sunun insanın üstüne çöken karanlığının cezbedici hali çoktan silindi,Çarli'nin Çikolata Fabrikası'na yerleşme kararı alındı, ara ara Kızgın Damdaki Kedi'nin sıcak güney topraklarına gidilip oradan O. Henry 'nin büyük kentlerinde yaşanan küçük sürprizli hayatlara uğranıp bossa nova hafifliği peşinde yine de yer yer Güneşi Uyandırarak (uyandıralım) Brezilya 'ya iniliyor. falan filan. Gerçekten de kazık kadar olup, hayatların sonsuza kadar değişeceği zamanlarda dahi bir şeyleri değiştirme gücünü küçük görüp her zaman illa kötüyü de düşünmek, iyiden bahsederken mutlaka "yapılması gereken bir nitelikmiş gibi" telaffuz etmek, "aman güzel şeyler söyleyip de şımartmayalım" davranış biçimini, sürekli yüze yapışmış (!) ciddiyeti ve mesafeyi matah bir bok sanmak, hele hele her güne suratsız başlayıp bunu da marifet sanarak "üstüme gelmeyin" edaları ile sabahı geçirmek ve geçirtmek kadar sıkıcı ve aptalca bir şey olamaz. Büyük kayıp! "uzak ve daha da uzağa lütfen"

güneşli kış günü sabahı, güneşin sarmalayan ışığı, marilyn 'nin turuncusunun etkisi, gülümsemesi, gülümsemenin etkisi, gülümsemenin gücü (böyle de tv programlarındaki varoş kişisel gelişim öğütleri verenlerinden aşağı kalmam), kahve, kahve mutluluğu, müzik, the delfonics & tell me this is a dream, chicago derken bu sabahın rengi, keyfi, denizdeki yansıması ...




   

No comments: