monster moon'nın yaklaşması, haftalık pazartesi g.g. buluşmasını iskandinavya fatihi s. ile guilty pleasure olarak geçirmek, meat is murder fantezimin hep fantezi olarak kalması, cumartesi gecesi gereksiz ama hasta eden düğünün ilk hastalık belirtileri, "sen jagermeister iç, bak isveçlilerin hepsi sağlıklı, hepsi güzel, hepsi başka bir dünyadan gelmiş gibiler" diyerek hiç sevmediğim ama komik şekilde işe yarayan jagermeister, şerefe kaldırılan jagermeister, sanki büyük perhize girmemiş gibi bir de ertesi günün öğleninde r. ve j.a. ile tatbak sefası, biraz ste. pulchérie günleri gibi, biraz büyük halimiz gibi, nişantaşı, sıcak hava, aksıran tıksıran ama inat edip "hastalanmayacağım" halim, sonrasında gelen g.g. ve yolda giydiği pantalondan sıkılıp elbiseye geçen 2can b., g.g. ile yine pinponların yan masasındaki yemek ve biraz t.d., "yok ben gideyim burnuma söz geçiremiyorum", hasta halim, "sen çık beni gör sonra inersin" ve evde kalınan çarşamba, sıkıntıdan patlanılan çarşamba, hasta olmaya direnen halimin çarşambası, sıcak bir çarşamba, summer breeze ruh hali olması beklenirken hastalıkla gerilinen çarşamna, akşam çorbasının gelmesi, lacivert takım + beyaz gömleğin büyük cazibesi, korkulan, susan miller'ın sürekli uyardığı monster moon'nın yaklaşması, iletişim bozukluğunun kendisini hissettirmesi, saçmalığı, sudan bahanelerin sudan kavgalar çıkartması, geceyarısı çıkan arızas, geceyarısı gelen barış, geceyarısı uyanan sevgi, "in the night air" der gibi, hastalıktan sanrı görür gibi ve bitsin gitsin hastalık hali...
her şey, hastalık, gerginlik vs bir yana da asıl üzen fuket'in dün gece itibariyle tekrar gitmiş olması. tamam o mutlu olduğu için çok mutluyum, onu öyle görmek çok mutlu ediyor ama yine de çok özlüyorum. telefonla konuşmayı urban oturmalarını, her şeyi sorunsuzca, keyiflice, mutluluğumu paylaştığını bilerek anlatabilmeyi, gözünde bana dair gördüğüm ışığı, "too late too late" gibi yerlere yatıran gerzekçe yorumlarını, yaşadığım ama pek de dillendirmediğim komiklikleri anlattığımda yarılarak gülmesini gülerken de "sana böyle mi dedi" gibi laflarını vs her şeyi çok özlüyorum. az sayıda özlediğim ve hepsi bir yerlerde olduğu için görmesem de benimle yaşayan insan ile beraber. monster moon'dan ziyade asıl budur gerginliğim, üzüntüm.
her şey, hastalık, gerginlik vs bir yana da asıl üzen fuket'in dün gece itibariyle tekrar gitmiş olması. tamam o mutlu olduğu için çok mutluyum, onu öyle görmek çok mutlu ediyor ama yine de çok özlüyorum. telefonla konuşmayı urban oturmalarını, her şeyi sorunsuzca, keyiflice, mutluluğumu paylaştığını bilerek anlatabilmeyi, gözünde bana dair gördüğüm ışığı, "too late too late" gibi yerlere yatıran gerzekçe yorumlarını, yaşadığım ama pek de dillendirmediğim komiklikleri anlattığımda yarılarak gülmesini gülerken de "sana böyle mi dedi" gibi laflarını vs her şeyi çok özlüyorum. az sayıda özlediğim ve hepsi bir yerlerde olduğu için görmesem de benimle yaşayan insan ile beraber. monster moon'dan ziyade asıl budur gerginliğim, üzüntüm.
No comments:
Post a Comment