Friday, November 18, 2011

Cuma eğlencesi # 5

Başlığı yazarken farkettim ki son iki yıldır cuma eğlencesini eskisi kadar yazmıyor veya daha da ilginci yazmayı pek hatırlamıyorum. "Blame it on beautiful people " diyeceğim ama öyle de pek değil, yine Vogue UK alıyor, yine Style.com'a girip eğlensem de, herhalde ona buna sallamaya üşeniyorum. Bugün üşenmediğim günlerden; nedense. whatever.


Madem uzun zaman sonraki ilk cuma eğlencesi olmuş, o halde güzel olanla başlasın. Dree Hemingway normalde bu kadar hoş mu bilmiyorum ama burada gayet hoş ama ondan önemlisi gayet tarz gözüküyor. Elbise güzel, kesimi güzel, saçları güzel. Bir şekilde Sicilyalı hatta Portekizli sürekli siyah ve kapalı giyinen koyu katolik dul kadınların epey şık epey tarz hali gibi ama beklenmedik de çekici.
Ya Donna Karan'nın bu acayip ve mega büyüklükteki takılarından ben yoruldum da kendisi takmaktan taşımaktan yorulmadı. Cidden boynu ağrımıyor mu diye düşünüyorum ama demek ki ağrımıyor ki yaşına rağmen mini eteği, acayip dökümlü bluzleri, yorucu etnik takıları ile yaşamaya devam ediyor. O halde diyecek bir şey yok; ama o saçları biraz kesmiş iyi olmusş. Ha bir de saçlarını bir türlü kesemeyen kadınlar var ki...İşte o da başka bir hadise. Güzel kıyafetlerin markası Rodarte'ın kızkardeşlerin biri ve tahammülü zorlayan-en azından benim- Kirsten Dunst. Elbise yani üzerindeki Rodarte elbise aslında güzel sayılır, lacivertler filan tamamdır ama o kadar açık bir mavi sarışın ve mavi gözlü birinde öyle harikulade durmayabilir. Durmuyor da. Elbise garip şekilde pazarda, t-box'ta, Zara'da filan satılan yazlık straplez elbiselerin biraz daha pahalı şık olanını andırıyor. Rodarte olmasına rağmen. İşte bazen bazı şeyleri geçmiyor, Kirsten Dunst zaten hiçbir şeyi geçmiyor.
Zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü. Tamam daha tam olarak kış gelmiş, her taraf karlarla kaplı değil (ki 2 hafta önceki new york'a kar fırtınası gelmesini geçiyoruz) ama kuzey yarımkürede kış mevsime girmiş durumdayız. Ne var ki beyazı da, Marina Abramovic'i de, Tilda Swinton'ı sevdiğim için pek bir şey demeyip sadece soğuk havada sokaklara zemheri zürefası gibi çıkmanın hasta edebileceğini söyleyip bitireceğim.
Sağdaki kadın, uçuk pahalı ama basit tasarımlar yapan J.Crew 'ın arkasındaki isim ama kendisinin bir süredir dedikodu sayfalarında konuşulmasının sebebi tasarımlardan ziyade kocasını bir kadın için terk edip, yine kocasını terk eden sevgilisi ve bütün çocuklarla beraber yaşamaya başlaması. Yanındaki sevgilisi mi bilmiyorum ama siyah blazer ceket içine marin bluz kolda altın rolex tamamdır. Gözlük hariç; belki daha küçüğü daha az nörd görüneni ama bu mongol formlu olan değil.
Soldaki tasarımcı Jeremy Scott, hani Adidas için şu şahane kanatlı ayakkabıları yapmış olan, yanındakini ise bilmiyorum. Yani Jeremy Scott'un ayakkabıları pek eğlenceli de bilmiyorum kendisinin üzerindekiler fazlasıyla evlere şenlik. Yanındaki zarafetten epey uzak Kulüp Vat 69 gibi bir yerden çıkıp gelmiş görünümündeki diskotek balerini arkadaşı için ise yorumsuzum.
Diane von Furstenberg & Anna Wintour. Yazmaya pek gerek yok; tamamdır.

Ve güzelle başlayıp güzelle bitsin. Elisa Sednaoui. Sağdaki. Her yıl moda dergilerince aranılan it-girl bu kızdır işte ama bence kendisinin bu kulvardaki yolu daha sürer, kolay eskimez. Eni konu beğeniyorum. Sıradan alışıldık barbie güzellerden değil ama kendi içinde rahat güzellerden, zorlanmadan güzel olanlardan. Dore elbise güzel, kız bayağı güzel, kızın sırtı ise ayrı güzel, ayakkabıları da çıkartmış tamamdır o halde , biter gider bu hafta.

No comments: