Mualla Eyüboğlu Anhegger, bizim için Mualla Hanım. Ben tanıdığımda aynen böyle bir kadındı.
Daha Galata'nın ve tabii güzeller güzeli Doğan Apartmanı'nın şarkıcı-türkücü-dizici-televizyoncu-reklamcı takımı tarafından keşfedilmediği ve popülarize edilmediği günlerde, Doğan Apartmanı'nda bu dünyada herhalde gördüğüm en güzel evlerden birinde Anhegger ile (ki adı robert olan kocası hep soyadı ile anılmıştır bizde) yaşıyorlardı. Önce Anhegger gitti geçen gün de Mualla Hanım.
Kıymetli insanlardı, itibar edilecek insanlardı. Hayatta çok itibar ettiğim bir insandı Mualla Hanım. Anhegger'i çok severdim, evi arayıp da F.A.'ya ulaşamadığında "faaaaaaahrriiiiiiii beeey'eeeee söylehhh misinizzzz küçük hanııımmmm lütfennnnnn ben anheggggeeeeer" diyen hollandalı aksanı ile konuşan, ben tanıdığımda huysuz aksi görünümlü yaşlı bir hollandalıydı. Bir gün A'dam 'a gideceğimi söylediğinde "kraker" siparişi vermişti bana. Önce bildiğimiz kraker sanıp "amannnn ne krakeriymiş ya" demiştim ama sonra tadınca bugün-bu vesile ile- çok sevdiğim bizde o zamanlar hiçbir yerde bulunmayan japon krakerleri olduğunu anlamıştım. Mualla Hanım ile tatlı tatlı didişirlerdi. Yaşlı filandı ama zamanında çok çapkınmış Anhegger. Mualla Hanım ile güzeldi, yetenekliydi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın mimarlarındandı, akıllıydı, espriliydi, hafif deliydi. Keza Anhegger de.
Bugün Mualla Hanım'ın gidişi ile de bir devir bitti bir tarz insan sanki kayboldu. Artık sadece her şeyi bildiğini sanan, idda eden, cahil, görgüsüz, olmadığı gibi yaşayan, sığ düşünüp küçük yaşayan insanlar ve bu insanların itibar gördüğü bir dünya var. Ne mutlu bize!.
"1942'de Güzel Sanatlar Akademisi Mimari Bölümü'nden mezun oldum. Mezun olduğum zaman mutlaka Anadolu'da çalışmak istiyordum. Annem de her zaman diyor ki ‘aman uşaklarım elinizden geldiğince köylücükleri okutun'. Hepimiz onun için hoca olduk. Ben de Anadolu'da öğretmen olarak çalışmak istedim. Fakat o zaman Anadolu'da mimar tabiri dahi yok. Nerede çalışacağım? O zaman Sabahattin ağabeyim Talim Terbiye Kurulu azası. Ben annemden bir hafta ağabeyime gidiyorum diye izin aldım. Ankara'ya gittim. İlk Tedrisat Umum Müdürü Tonguç beni Hasanoğlan Köy Enstitüsü Yapı Kolu Başkanı tayin etti. Ağabeyimle Hasanoğlan'a gittik.Köy Enstitüleri'ne bir şey öğretemedim ama Yapı Kolu başkanıyken talebeden çok şey öğrendim. Köy Enstitüleri'ne mimar olmanın öğretici tarafı şu oldu: Herkesten kendi yaşadığı evin planını yapmasını istedim. İşte o zaman Anadolu'daki 40 bin köyün daha prehistoryada yaşadığını gördüm ve bu beni daha çok heyecanlandırdı."
No comments:
Post a Comment