sıcak cumartesi, beyaz tiril tiril bluz, "gerçek mi dokunabilir miyim" sorusu, "şoktayım ama peki, intimissimi, taschen new york guide, get in the groove, h. ile buluşma, duyulanlara şaşırma akşama hazırlanma, şu sıralar fazla low-profile, kolumdaki muhteşem altın casio (gününü yanlış gösteriyor, düzeltemiyorum olmuyor yine gidip sormam lazım kabus, üşeniyorum) saatim,lacivert şort, siyah ipek bluz ve altın casio'm, sur balık, "yani bence gidilse de olur gidilmese de", toplu yemek, r., b., m., ve artılar -yazamayacağım yazmaya üşendim- devam nuteras, e. , kalabalık, ama çok kalabalık, "insan değil #1 , insan değil # 2, kinda hip hop sound, saat 05, nedense uyanamama, nedense astrud gilberto-tte la journée- talib kweli, slum village, gün ortası uykusu ve kabus gündüz düşleri ve korku, giden sesim, acıyan boğazım, yutkunmakta zorlanan halim, karşıma çıkan snatch, franky four fingers kısacası never on sunday... hem de forever... sadece tüm gazete ekleri, roll, vogue, taschen new york guide bitmiş değil ama never on sunday...
Sunday, August 30, 2009
Never on sunday # 7
sıcak cumartesi, beyaz tiril tiril bluz, "gerçek mi dokunabilir miyim" sorusu, "şoktayım ama peki, intimissimi, taschen new york guide, get in the groove, h. ile buluşma, duyulanlara şaşırma akşama hazırlanma, şu sıralar fazla low-profile, kolumdaki muhteşem altın casio (gününü yanlış gösteriyor, düzeltemiyorum olmuyor yine gidip sormam lazım kabus, üşeniyorum) saatim,lacivert şort, siyah ipek bluz ve altın casio'm, sur balık, "yani bence gidilse de olur gidilmese de", toplu yemek, r., b., m., ve artılar -yazamayacağım yazmaya üşendim- devam nuteras, e. , kalabalık, ama çok kalabalık, "insan değil #1 , insan değil # 2, kinda hip hop sound, saat 05, nedense uyanamama, nedense astrud gilberto-tte la journée- talib kweli, slum village, gün ortası uykusu ve kabus gündüz düşleri ve korku, giden sesim, acıyan boğazım, yutkunmakta zorlanan halim, karşıma çıkan snatch, franky four fingers kısacası never on sunday... hem de forever... sadece tüm gazete ekleri, roll, vogue, taschen new york guide bitmiş değil ama never on sunday...
Saturday, August 29, 2009
Dream on # 10
Elbette kaçınılmaz olarak Talib Kweli ve ara sıra Mos Def. Sürekli çalan müzikleri ile uyandım sabah. Old skool bir insanım ama sanıyorum hip hop'ta Rakim 'den sonra devam ettiğim yön Mos Def' tir, Talib Kweli ' dir, Common 'dır, ... Neden insan rüyasında şarkı görür ki?
Friday, August 28, 2009
Çatıda, yukarda yüksekte
Yine güney, yine Tennessee viskisi kokulu insanlar, ilişkiler, evler, yine güney eyaletlerinin ağır sosyal baskısı, yine Missisippi Nehri'nin getirdiği blues tınılı yollar, vs... Gerçekten de cat on the hot tin roof. Ayrıca forever Tennesse Williams
Thursday, August 27, 2009
Dream on # 9
Fantastik rüyalarım devam ediyor. Bence dün geceki en bombasıdır: ben ve ünlü fotoğrafçı Terry Richardson...Why why tell me why? Ayrıca fonda da Angie Stone "Brotha" çalıyordu, buna da şaştım. Hadi bir itiraf daha: JR da vardı. Geçen gün bir heyecanlandı beni görünce son ciddi konuşmamızdan sonra elinden telefonu filan düşürdü. Gerçekten beni benden alan insanlar bu ikizler insanları, erkekleri. Her anları yaşanan bir fantezi, yemin ediyorum.
Fakat Terry de benim gibi kıro bir insan görüldüğü gibi her resimde bir başka altın saat. İstiyorum, yalan değil, kim ne derse desin (benimkini yaptırsam iyi olacak bu arada).
Wednesday, August 26, 2009
Wish list, 5
Eve salona istiyorum. Gitar çalmaya filan niyetim yok bu yaştan sonra ama görüntüsünü beğeniyorum. Sehpa olarak kullanacağım. Hatta en keyiflisi ayaklarımı üzerine uzatacağım, hem Boğaz'a bakacağım hem de Turbo'nun - depresyondan çıktığı zaman- yapacağına...
Am I kool or what? Absofuckinloutely
Ha, Dirty Frank?
Tuesday, August 25, 2009
ROLL is gone like a rolling stone
Sunday, August 23, 2009
Renklerdeki güzellik, renklerdeki ayrımcılık
Fani işler ve sufli konuların günü, eğlencesi olan cuma eğlencesi 'nde her ne kadar "sarışınlık, mavi göz, masumiyet" gibi kelimerle ifade etsem de aslında bu işin ileri boyutlarda ciddiyet taşıdığını düşünüyorum.
Genel estetik anlayışında sarışın beyaz tenli mavi ve yeşil gözlü insanların daha kabul gördüğü, güzel bulunup özenildiği, toplum tarafından kolay benimsendiği, yakınlık arkadaşlık kurulmak istendiği, kendilerinden kötülük, kalleşlik, güvensizlik beklenmediği gibi, yine bize sunulan önümüze getirilen genel estetik anlayışında esmerler, siyah tenli siyah gözlü siyah saçlı, siyah kıvırcık saçlı olanlar ise kötülüğü temsil ederler. Güvenilmez ve kaygı vericidirler. Her türlü çakallık dalavere onlardan beklenir bu yüzden onlara karşı temkinli olunmalı hatta bir şey yapmasınlar diye tüm ayrımcı yasaların çıkartılması doğal karşılanmalıdır.
Bu genel estetik anlayışı sadece modacıların, moda dergilerinin, terörist saldırılarının sonucu değil. Yüz yıllara yayılmış önyargıların, dinsel klişelerin, toplumsal belleğin kalıntılarının da bir sonucu olup, bunların modern teknoloji araçları üzerinde kullanılmasıyla genel algıda hakimiyet kazanmasına sebebiyet verir.
İşte bu Hollywood çocuk filmi tiplemelerinde olduğu gibi. Milyonlarca çocuğun algısının, düşüncelerinin şekillenmesini etkileyecek bir yol. İyiler beyaz, kötüler siyah. Çok basit aslında her şey siyah ve beyaz. Birbirini tamamlaması diye bir şey yok, birbirinden o kadar ayrı o kadar farklı o kadar uzak.
Saturday, August 22, 2009
Friday, August 21, 2009
Cuma eğlencesi, 18
Gentlemen prefer blondes. Demek ki böyle bir şey var çünkü bu kadar kadının kendi doğal saç renklerinden vazgeçip boya ile sarışın olmak istemeleri boşa değil. Ya da genel estetik algısının tek düzeliği ile ilgili de olabilir. Nedir o? Sarışın mavi gözlü beyaz tenli güzel, masum ve temizdir ayrıca korkutucu yani terorist filan değildir. Oysa esmer koyu renk saçlı koyu renk gözlü koyu renk tenli yani kısacası "koyu" olanlar zaten koyular, muhtemelen güvenilmez ve korkutucudurlar, güzel zaten olamazlar. Adı üstünde eğlence ve fani bir keyif hali ola cuma eğlencesine sosyoloji kattım ama ne yapayım tutamadım kendimi. whatever... Sağdaki Mélanie Laurent ve soldaki Bavyera'lı köylü güzeli ifadesiz sarışın kadın modeli Diane Kruger. Mélanie Laurent güzeller güzeli, Paris filminde büyüleyen bir insan ama nedense sarışın olmuş ve çok kötü olmuş. Yazık. Kendi kumral halinde çok güzel ifadeli bir kızdı ama sarışın olarak o kadar "sarışın" olmuş ki üzülmekten başka bir şey yapamadım. Diane Kruger ise zaten o kadar sıradan o kadar ifadesiz ki kırmızı ruju dahi bir albeni kazandıramamış, Mélanie'nin yanında duruvermiş öylecene. Hoş diğeri de hafif babaanne tarzında durmuş ama normal şartlarda kendisini çok beğendiğim için geçiyorum.
Aylardır süregelen Vogue ve türk Anna Wintour krizi heyecanı aşıldı, isim seçildi, yeni yol çizildi, sular durulmadı belki ama suları bulandıranların hevesleri kursaklarında kaldığı için başları iyice döndü, inanamadılar. Ama ben gerçek Anna Wintour ile bitireceğim- ne de olsa forever anna wintour olan bir insanım, her ne kadar saçlarım artık bob olmasa da, zamanında söylenen söylenmiş, dillenen dillenmiştir. The September Issue filminin -yani Amerikan Vogue'nun iki yıl önceki eylül ayının hazırlığını anlatan belgesel film ki kapakta Sienna Miller vardır- galası yapılmış ve kapak kızı Sienna ile kapağın asıl sahibi yani onun kapak kızı olmasına karar veren, onu giydiren, süsleyen nasıl bakacağına poz vereceğine karar veren Anna Wintour yan yana. Aslında araları limoni idi çünkü belgeselde Anna Wintour Sienna Miller için fazlasıyla dişlek yani toothy diyor bunu Sienna öğreniyor küplere biniyor ama ne yaparsın ki Anna Wintour ile küs kalmak iş değil. Hele hele moda hayatının tam merkezinde yer alıyorsa. Neticede ekmek teknesi bir yerde. Yani Sienna da öyle harikulade bir aktris olmadığına, Oscar heykelciği peşinde koşmadığına göre ikonluğu ihmal etmemesi lazım. Bunun için de kraliçe ile arayı hiç mi hiç bozmamak lazım. Toothy moothy fark etmez, Vogue 'a kapak olmuşsun, ben olsam hiç ağzımı bile açmazdım. Biter gider cuma, the nite is young, forever! Unutmadan Anna Wintour'un üzerindeki Prada; yani The devil wears Prada. İşte reklam, işte PR, işte marka olmak.
Thursday, August 20, 2009
Ruh hali: hafiflik
Dream on # 8
Rüya: roma- lazio derbisi
yorumu: yorumsuz
Roma-Lazio maçını (ki bu muhtemelen tüm gece boyunca durmaksızın kalkıp gittiğim tuvaletteki eski Tribün sayılarının sayfalarını çevirmem) tribün, tribün insanları derken, göbek dansı geldi, tribün bitti, Fantastik 4 'lü tatilde oldu, havuz suyu oldu, B.'nin tipik fevri çıkışmaları oldu, sabah oldu, Pure Morning radyoda çalmaya başladı, duydum ve kalktım.
Pure Morning
Her şey tamam da neden benim gibi bir it-girl rüyasında Roma Lazio derbysini görür ki?
Tuesday, August 18, 2009
Saygı, itibar ve daha nicesi
Monday, August 17, 2009
Yaz gecesi yaz düğünü yaz insanları
Ancak dün gece R.'nin ve geçen sene katılmak için taaa Fransa'lara gittiğim Géraldine 'nin düğününden sonra en çok eğlendiğim en çok dans ettiğim en çok keyif aldığım bir düğüne katıldım. Cidden çok sevdiğim belki çok sık görüşmediğim ama her zaman ayrı bir yeri olan, her gördüğümde aynı samimiyetle devam eden bizim Sainte Pulchérie'den sonra talihsizce Saint Michel'e geçen F .'nin düğünü vardı dün gece.
sıcak yaz gecesi, yakın mesafe, al cemal, güzel düğün, güzel gelin, zarif gelin (ki her gelin zarif olmaz), güzel gelinlik, şampanya, parti gibi düğün, genç insanlar, doğuş insanları, tasarım insanları, bol dedikodulu sp kız konuşmaları, üstümdeki mor elbise, kafamdaki tüy, ayağımdaki dore pedro garcia (ki tabanlarımı şu anda hissetmiyorum), fotocunun iğren resimleri bizim çektiğimiz güzel resimler, göbek dansı, dansözler, parıltılı yanar döner dansöz aksesuarları (taktım mı? elbette. hem taktım hem kıvırttım), damatın arkadaşları, damatın şahidi - sarışın-kızıl-sakallı olsun tamamdır- loca loca dance vs derken cidden güzel bir düğünün güzel bir anısı kaldı. Ve en önemlisi düğünde bir anda her şeyin karartılıp sisler içinden sahneye şarkı ile çıkmayan çiftlere hayranım! İlk dans denilen şeyi ayrıca çok gereksiz buluyorum ve tabii en bomba dedikoduyu yazarak bitiriyorum.
Condé Nast Türkiye'ye geldi ve yakında çıkartılacak Vogue için Lookin' For Turkish Anna Wintour macerası başlamıştı. Ve geçenlerde bu macera sona erdi ne kendisini Diana Vreeland sanan Ece Sükan, ne farklılığını ortaya koyamayan silik Melis Alphan, ne de ihbarlara kurban gitmiş Ferhan İstanbullu (ki yakışan bir isimdi bana göre) değil seçilen isim. Doğuş'ta zaten iyi yerlerde çalışan yukardaki isimlere kıyasla oldukça üst düzey bir eğitim almış ama modadan anlamayan (ki sanıyorum condé nast böylesini tercih etmiş) eli yüzü düzgün bir kız.
Dün gece düğünde kim olduğunu görünce,daha ismini cismini bilmeden yaptığım gözlemlerimin ne kadar doğru çıktığını anlamış oldum. Ben daha "bitchy" ve "bossy" bekliyordum ama pek öyle değil; ben yanılmışım. Aksine iyi niyetli , gülümseyen ve eğlenen bir kız ifadesi var. Modadan muhtemelen hiç anlamıyor ve giyim kuşam zevki de ortalamanın bir tık üstünde. Ancak belli ki öğreniyor, başkalarından gelen eleştirileri dinliyor. Fakat fönlü uzun saçlarının uçlarına yaptırdığı bukleler ve eller havaya Serdar Ortaç beğenisi ile Vogue için fazlasıyla alaturka duran bir kız (benden 2 yaş büyükmüş ama herhalde bir 8 yaş daha büyük duruyor). Ne var ki çalışkan ve becerikli olduğu için çabalar öğrenir, diğer örnekleri taklit etmeden üretmeye çalışır, 2-3 yıl gider bu iş, ama sonrası muamma (çünkü burası türkiye).
Unutmadan dişlek kendisi. Dişlekliğinde - fiziksel olarak- elbette değilim, zaten nasıl olabilirim; yapısal bir şey bu, konuşulacak bir mevzu dahi değil. Ama tamamen kişisel olarak her seferinde benzer renklerde, benzer tiplemede alaturka tarzlı dişlek kız görünce aklıma hep bir resim geliyor ama çıkartamıyorum kim olduğunu nerede nasıl gördüğümü.
Herhalde just an illusion...
Ama gecenin bombası yeni yayın yönetmenidir.
Saturday, August 15, 2009
Hediye seçimi
Kimi insana hediye seçimi zordur. Çeşitli sebepleri vardır ama genelde sevgidendir, neyi hangi sebeple vereceğin de önemli olsa da nasıl vereceğini bilemezsin, az mı gelir çok mu kaçar diye düşünürsün, bilemezsin. Doğru, buraya kadar her şey sevgiden ama bir de yeteri kadar tanımamaktan da geçiyor. O yüzden kimi insana hediye vermek ona hediye seçmek çok zordur. Yani. Tanımayana.
Dün gece yemekte L.A. Girl E. benim kolumdakini çıkartıp ona hediye etmemle o da çantasındakini çıkarttı "bu da senin için. gerçi şu anda seninkinden sonra çok küçük geldi ama" dedi. Oysa değil. Gördüğünde "bu tam anotherstar için" diye düşünülen bir hediyenin neresi küçük olabilir mi? Maddiyatla ilgili tarafı, hediyeye verilen meblağ düşünülme ve özenin yanında çok basit çok ucuz kalıyor ( ayrıca istersem ben kendim alırım ne alacaksam).
Gerçek hediye onu düşünerek alınandır bana göre. Büyük paralar verip alınanlar sonrasında gelir benim listemde.
Bugün o kadar sıkıcı, o kadar kızıl, o kadar boya dolu bir günden sonra sevdiğim insan kool şahsiyet K.'nın beni düşünerek getirdiği Macallan o kadar güzel geldi ki beni düşünerek alınan hediyelere ne denli tav olduğumu bir kez daha hatırladım. Ya hediye de olmasın mektup yazsın, resim çizsin, film çeksin, kaset doldursun, kart göndersin, kitabın içine not yazıp bıraksın, benim sevdiğim rengi, filmi, tarzı, kadını bilsin, yapamasa bile içtenliğini göstersin tamamdır, benim için milyonlara değer.
Etiler'de neler oluyor?
Bizim mahalle dışında da İstanbul'da garip olayların yaşandığı bir yermiş, Etiler. Şoktayımm! Pek akıllı olmayan ama wannabe'si bir başka kıt akıllı Şirin Şever'in öğretmeni olacak gazeteci Ayşe Arman kendisine gelen mektupları basmış, kaliteli eğitimli insanların beklenmeyen izdivaç sorunlarını yayınlamış ki şok halim devam ediyor ...
*
Etiler’de oturan, yurtdışında eğitim almış kişileriz.
Bunu söyleme nedenim, belki bizim çevrelerde durum böyledir ama diğer sınıflarda farklı ilişkiler yaşanıyordur bilemiyorum.
Minimum 30 evli arkadaşımla bu konuyu konuştum.
Sorun şu:
Hiçbirimizin evliliğinde seks yok!
Bu nasıl oluyor anlayamıyorum.
İstersen önce kendi hikayemi anlatayım:
7 yıl önce evlendik hem de çok büyük bir aşkla, her şey yolundaydı, şehvetle sevişiyorduk. Evlendik ilk bir iki ay fena değil derken, bir anda kesildi. Bıçakla kesilmiş gibi. Daha çoluk çocuk yok ortada. Sekssiz geçen 8 ayın sonunda hasbel kader, bir kere oldu ve şanslıyız ki... Onda da çocuk oldu. Sonra yine tık yok!Aradan bir 3 yıl daha geçti, yine birlikte olduk, neyse ki ikinci çocuk oldu. Dışarıdan görenler, "Bunlar da her gün birlikte oluyor!" falan diyordur. Yok öyle bir şey. Ben bayağı bir bunalıma girdim, kimseye söyleyemiyorum.......
filan falan devam etmiş yazı.
Dediğim gibi ben mahalleyi de bilmem, evliliği de, iki çocuk sahibi olup da incecik olmayı ama bilenler dertlerini dökmüş, hem de az değillermiş. Hayranım "mış gibi" yaşayan insanlara ...
Friday, August 14, 2009
Cuma eğlencesi, 17
Ve genç ingilizlerin yeni bad girl 'i Lilly Allen. Chemical Brothers'takilerden biri ile olan ilişkisini sonlandırdığından (ve de çocuğunu karnında düşürdükten sonra) beri alemlerde kötü çocuk Liam Gallagher başta olmak üzere bir sürü insan ile görülen aslında yetenekli müzisyen. Önceleri biraz balık etiydi ama şimdilerde epey zayıf ve ötesi. Rejim ve sağlıklı hayat tarzından ziyade kokain sebebiyle olduğu söylense de bir kanıt yok gazetelere yansıyan. En son Kate Moss ile teknede joint paylaşırlarken çekilmiş resimleri var ama bu sanıyorum 3 gün daha eski. Yanmış, giyinmiş çıkmış. Ki little black dress ve kafasındakiler çok güzel. Ceketinin rengi de çarpıcı olmuş, farklı kılmış ama o kötü göz makyajı ne? Her şeyi bitirmiş, yüzünü karartmış bir de galiba güneşte fazla kalmış fazla siyah olmuş. Gerçekten de asaletin simgesi olarak gösterilen Chanel 'in yeni yüzü olmuş bir insan olarak kendisine, huysuz tasarımcı Karl Lagerfeld "neden güneşin altında malak gibi yattın?" diye kızmaz mı, merak ediyorum şahsen...
Cuma biter, manasız iş sebebiyle Fantastik 4'lü tamamlamaya gidemediğim Bodrum'dakilere kıskançlığım pazar akşamına kadar bitmez, dün gece yine Cavit yine C.D., bu akşam yine Asmalı Mescit ve yine kim bilir kimler ve forever night, forever more, forever me, forever us...
Thursday, August 13, 2009
1, 2
Fakat Chanel torbası taşıyan , ortalıklarda atlayıp koşan ve mümkünse bundan daha sevimli little anotherstar komik olabilir, eğlenceli olabilir (lütfen bakıcı faktörünü unutmayalım. artık bakıcısız bir hayat biraz zor sanki). Hiç öyle "kadınsı arzular ve hormonal duygusallıllar" içerisinde değilim, resimleri gördüm komik geldi, bende bazı şeyleri merak eden, denemek isteyen takipçileri okusun dedim. Yoksa....
Wednesday, August 12, 2009
Bu akşam 30 yaş üstü herkes
Tuesday, August 11, 2009
Gece ve olanlar
Hiç iyi uyumadım. Uyuyamadım. Garip garip şeyler gördüm garip şeyler düşündüm, gece 2,3,4 oldu, uyuyup uyandım, "acaba her daim sabaha karşı arayanlar dışında birisi arasa ne kadar telaşlanırım, ne kadar korkarım" diye aklımdan geçirdim, sabah zor uyandım, gitmedim, izin verdim kendime, bir sürü bir şey yaptım. Öğlene doğru öğrendim ki iyi uyuyamamanın, düşüncelerimin bir sebebi varmış. Neyse ki şu anda telaşlanacak bir şey yokmuş. Geçmiş gitmiş, yorgunlukmuş sebebi. Ama gece sabaha karşı diye beni aramamış, kalkıp acile de gitmemiş ki Alman denilen yer burnunun dibi, ama bugün doktor bir şey olmadığını söylemiş. İassos'tan J.A. aradı "ilgilen çocuğum babanla, ben de geliyorum zaten" dedi. Zaten ilgileniyorum ama bu böyle bir şey olduğunda "aman söylemeyelim, telaşlandırmayalım" hadiselerine de kıl oluyorum. Ara, söyle atlayıp geleyim yanında olayım. En sevmediğim şey söylenmeyenler, gizli kapaklı yapılanlar, "amannnnnn üzülmesin" diye gerzek bir sözde ince ve nazik düşünce inadı ile gerçeği söylememek.
Demek ki bu yüzden uyuyamadım, çok salakça bir şekilde daimi şekilde gecenin 2sinde arayanların dışında arayanlar olursa ne yapacağımı düşündüm.
Sunday, August 9, 2009
Dönüş, 2
p.s. uçağın erken saati sebebiyle bugün xuma'ya gitmeyip ne yazık ki otelin havuzunda yüzüp şöyle kollarımı havuzun taşlarına dayamamla daha dün güldüğümüz bir pozu anımsadım. galiba biz kız takımında havuzun kenarında durup poz verme arzusu, isteği ve talebi var. daha doğrusu havuz kenarında bir banu alkan-ahu tuğba-bo derek gibi poz verme ve bunun fotoğraflandırılma arzumuz var. ve tabii çoğunlukla bunu facebook'a koyma hali. amann derimmm. ne kadar çok kız-kadın var facebook'ta öyle poz veren. hepsi bir su perisi gibi bakmış, havuz kenarında bedenini yarısını sudan çıkarmış hali ile poz vermiş, derin derin bakmış, resim çektirmiş sonra da onu profil resmi yapmış. vah vah! kimse alınıp bozulmasın ama böyle bir resim çektirip bunu da herkesin göreceği yere koymak büyük varoşluk. ha bir de unutmadan elbette resim çekilenin gözleri mavi ise yani suyun rengi ile uyumluysa en büyük artı elbette ki onda. hani mavi ve mavi birbirini tamamlıyor, derinlik sağlanıyor. bravo. aslında profil resimlerinde böyle resimler olanların hepsi birer stefanie, birer claudia, birer daria, birer erin, birer natalia; yazık harcanıyorlar bu hayatlarda ve onların resimlerini çekenlerle...
Wednesday, August 5, 2009
Yıldız derken, star derken budur
Tuesday, August 4, 2009
Motto # 6
smoke, 1995, dir. wayne wang
auggie - if you can't share your secrets with your friends then what kind of friend are you?
paul - exactly... life just wouldn't be worth living.
Az önce rastladım, mutlu oldum. Beni en çok mutlu eden basit mutluluklar üzerine kurulu filmlerden "SMOKE". Ayrıca sigara içmesem de içmekten zevk alanlara gitsin.
Forever little happiness in everyday life.
Ayrıca son sahneden çalan "you're innocent when you dream" , tom waits... forever.
Hafta arası eğlencesi
Anna Wintour'un kızı, Teen Vogue'un bilmem nesi Bee xhxhx. Aslında güzel kız ama burada o kadar belli olmuyor. Kıyafeti de bence sıradan ama mükemmel olmadığı için özellikle beğendim. Yani lacivert elbise kahverengi kemer siyah ayakkabı ve siyah çanta. Bizde olsa tarzı ve gustosu olmayan ama parası ve mevkii olan türk kadını lacivert ile siyahı asla yanyana giymez, ola ki giydi (ki bunun mutlaka moda dergilerince o sezon için onay görmüş olması gerekir) o zaman o kahverengi kemeri takmaz. Neden? Çünkü lacivert,siyah, kahverengi bir arada olamaz, olmaz çünkü moda değilllll....
Ve tabii en sevdiğim insan ile bitiriyorum. Gerzek Gwyneth Paltrow. Üzerindeki çirkin kendisi ayrı antipatik. Zayıflamış kendisi bu davette de özellikle detoks sonrası zayıfladığını göstermek istemiş. Hani eski resimlerine de bakıldığında görülen tek şey aslında hep çok zayıf olduğu. Ama o memnun değilmiş 2 çocuktan sonra aldığı kilolardan. Cidden bu tip insanları alıp iyice bir dövmek lazım. İnceciksin, hiç kilo almış değilsin, almışsan da zaten süt emzirme, yoga, pilates, ölüm orucu ile vermişsindir ama hâlâ ortalıklarda çok şişmanım deyip duruyorsun. Ayıp ya, cidden bu durumdan muzdarip insanlar var hayatta. En sevmediğim şey işte bu tarz kadın; sürekli ne kadar "iyi" durumda olduğunun söylemesini bekleyen kadınlar. Hep duyacaklar "taş gibisin, ne kadar incesin, iki çocuğunnn mu varrr, vaoooow" gibi lafları, egoları yükselecek ama onlar hep "1 kilo almışım, bacağım kalınlaştı" diye ağlayacaklar, ölüm oruçlarına girecekler. Hem salak hem de içten bir şekilde ezik oluyor, işte en ünlülerinden biri de Gwyneth Paltrow, ezik amerikalı kendisi.