Saturday, January 23, 2016

Gülmek=Sarhoşluk=Ayıp=Yeni Türkiye




Mevzunun iyiden bir üç haftası var da maşallah 2016 sağlı sollu ölümlerle başladığı için ne yazmaya, ne oturmaya, ne keyiflenmeye zaman bıraktı. En acısı da ölenlerin bir şekilde iyiler kontenjanından olup, leşlere bi bok olmaması. Maşallah, hepsi de semirmiş domuz gibi, g.tlerini sallayarak dolaşıyorlar etrafta. 

whatever . Yine bir ölümle, cenaze ile geçen haftasonundayız ama tamam artık biraz başka şeylerden bahsedilsin. 

Karasal yayın başka bir şeymiş, öğrenmiş olduk. Hani evet internet de çok etkili ama insanların hala karasal radyo dinlemesi güzel bir şey, en azından benim çok sevdiğim. O yüzden yaptığım işe de bayılıyorum. Ve tabii karasal yayında daha çok insana ulaşıp ulaştığın gibi daha çok insan da senden haberdar oluyor. Oradan buradan "aaa duyduk, dinledik, çok beğendik veya hiç beğenmedik" gibi laflar geliyor, eğlenceli ya da "amaaan" deyip geçip gidiyorsun. 

Açıkcası her lafı iyi veya kötü kaale almak gereksiz bir durum. Aksine üzerinde durmamak yürüyüp gitmek lazım. Özellikle de Türkiye gibi manasız şekilde herkesin her şeyi bildiği, her şeyden haberdar olduğu, her şeye hakkı olduğunu düşündüğü, herkesin en zengin, en bilgili, en v.i.p, en dahi, en güzel, en yakışıklı, en ahlaklı, en saygıdeğer insan olarak varolma çabası sergilediği bir yerde. 

Program gayet şahane, eh neredeyse 2 yıl oldu, artık karasal marasal, mutluluk derken pek eğlenceli, bol kahkahalı yılbaşı programının üzerine karının teki üşenmiyor mesaj atıyor "dj anotherstar sarhoş mu" diye ... Bir de yanına gülücük işaretleri koymuş sempatik olmuş. Barthez usturupluca cevabını verse de tabii kadının mesajı kendisi açısından oldukça acıklı hatta zavallı bir durumun ifadesi. Öyle ki "bir insan eğer bu kadar çok gülüyorsa kesin sarhoştur" ifadesini sürekli kullanması, "ama hayır, şaşırdım yani, tek başıma da değildim, 4-5 dinliyorduk, hepimiz sarhoş olduğunu düşündük, şaşırdık, bir insan böyle gülemez" gibi cümleleri tekrarlayışı filan ...

Yazık... Öylesine acıklı ve üzücü durumda ki :

# 1 Üşenmemiş gitmiş radyonun sayfasından mesaj atmış. 
# 2 Gelen usturuplu mesajın üzerine yine üşenmemiş bir paragraf daha yazmış, "hayır ama, nasıl yani? neden bu kadar gülüyor ki " gibi kendi acıklı durumunu daha da derinleştirmiş.
# 3 Gülmenin sadece ve sadece gülmenin mutsuzlar için ne kadar korkutucu, gülenler için ise ne kadar güçlü bir eylem olduğunu bir kez daha biz "sağlıklı" olanlara göstermiş. We got the power! 
# 4 Sarhoşluğun ise gülmekten de beter, ayıp bir eylem olduğunu ifade etmek istemiş ama ima etmiş, kınamaya çalışmş. Bu her ne kadar kendisini ve kendisi gibi düşünenlerin gülünç durumunu bizlere gösterse de bu zeka ve kapasi sahipleri ile gidilecek yolun çok zahmetli olduğunu ortaya koymuş.
# 5 Gülmeyi ve eğlenmeyi kendi hayatı içerisinde unutmuş. Ki açıkcası bu durumla hiç ilgilenmiyorum. 
# 6 Aynı şekilde bu ülkenin %90'ı ile ilgilenmemek, kaale almamak lazım. Gereksiz çaba. 
 # 7 Ama daha önce de dediğim gibi, heriflere bravo! Koskoca ülkeden bir kötülük ve gerzeklik abidesi yarattılar. 

Peki bu durum, ülkenin içindeki, insanların bu acıklı gülmekten korkan gülmeyi kınayan halleri Gülün Adı 'nı hatırlatmıyor mu? Orada da işlenen cinayetler Hz.  İsa'nın güldüğünü anlatan kitaplara ulaşmanın peşindeki rahiplere olmuyor muydu? Nedense güç sahipleri hep ciddiyetle, suratsızlıkla saygı uyandıracaklarını ama sonuçta ellerinde patladıklarını görmüyor mu? Kilise, rahipler, hıristiyan dini bunu yüzyıllarca yaptı, şimdi yumuşadı, kendisine bağlamak için yumuşamak zorunda kaldı. Bizde ise hala gerek din, gerek toplumsal baskı her türlü ciddiyeti savunan, kahkahadan, mizahtan, gülmekten uzak bir dünya algısını oturtmaya çalışıyor. Boşa kürek çektiğinin farkında değil. Yazık. Ama evet, yüzyıllar sürebilir geleceğin gelmesi.

P.S. Peki Umberto Eco 'nun ne kadar ama ne kadar büyük bir yazar-düşünce insanı olduğunu bir kez daha görmüyor muyuz? 

P. S. (2) Bu saatten sonra tanımam etmem seyretmem de ama Saba Tümer'ı sadece kahkahalarından ötürü sonuna kadar destekliyorum. Kendini bi bok sanan ciddi suratlı sevimsizlerin yanında. 

Wednesday, January 13, 2016

Karanlığa mahkum ülke


Önümüzde daha uzun yıllar var. Karanlık ve leşlik içerisinde gideceğimiz. Kimse milletin ne kadar iyi olduğundan, şahane karakterinde, yardımseverliğinden, misafirperverliğinden filan bahsetmesin çünkü ne olduğumuz artık iyice ortaya çıktı; kaypaklığımız, kötülüğümüz, ikiyüzlülüğümüz, korkaklığımız, dolandırıcılığımız, sığırlığımız, açlığımız, kıskançlığımız, başkasının mutluluğundan mutsuz olma halimiz, çirkinliğimiz ve leş kargası karakterimiz, yani her şey gün gibi ortada. 

Ama tepedekilere bravo! Gerçekten bravo çünkü bu çirkin karakter özelliklerini çok güzel tespit edip bundan bir abide yarattırlar; olması gereken rant peşindeki, kötülüğü yapıp da sonrasını önemsemeyen bir çirkinlik abidesinin tahakkümü altındayız. 

Bize kolay gelsin demekten başka çare yok, değil mi?

Monday, January 11, 2016

- 1 David Bowie "time takes a cigarette..."



Biz burada ölümlere, erken ölümlerine, çocuk ölümlerine, genç ölümlerine ne yazık ki alıştık ama büyüklerin, güzellerin ölmesi gerçekten bir haksızlık. 

Özellikle de çirkinler ve leşler domuz gibi semirmiş vaziyette hayata devam ederken ...

Canım David Bowie ...Tam da bu sabah dinlemiş, "ya yeni albümü alayım yine ben" demiştim ki haberi düştü ... Üzüntüm dev, kendisi zaten dev. Bir o kadar genç. Daha konsere de gelecekti ki ben bugüne kadar Rock n' Coke manasızlığına gitmemiş biri olarak, onu görmeye gidecektim. 

Canım David Bowie ...


Modern Love, Rock N' Roll Suicide, Rebel Rebel, Young Americans, Heroes, Wild Is The Wind, This Is Not America, Ziggy Stardust, Space Oddity, China Girl, Ashes to Ashes çalsın hep...Ama özellikle de This is not America. Veya Heroes. ya da Modern Love. Ya da birçok insana attığım maillerin başlığını oluşturan Ground Control To Major Tom

Ulan bütün kötüler, çapsızlar hala hayatta iyiler de her geçen gün azalıyor. Dünyanın sonu geliyor herhalde ...

Tuesday, January 5, 2016

Ve Nihayet Futebol ...



O kadar uzun zamandır futbolla daha doğrusu Türkiye'deki çirkin futbolla, futbol insanları ile ilgilenmiyorum ki şahane Zidane haberini okuyana kadar futbolu özlediğimi farketmemiştim. Gerçi hala Türkiye'deki hiçbir şey ile ilgilenmek ilgimi çekmiyor. Başından sonuna her şeyi ve herkesi ile epey gerzek bir durumda futbol. 

Ancak... Zidane, güzeller güzeli insan şahane futbolcu Real Madrid'in teknik direktörü olmuş! Bu haber ile bir anda kendimi tekrardan futbol ile ilgilenir, L'Equipe sayfalarını karıştırır buldum. Real Madrid'i zerre sevmesem de güzel futbol seyretmek müthiş bir şey. Bir takımı desteklemek de öyle. Keyif aldığın mutlu olduğun bir şey. 

Zidane'lı Real Madrid güzel olacaktır, İspanyollar şanslı, Madridliler daha da şanslı. 

Biz de işte burada abuk subuk tiplerin tüpçülerin olduğu bir ligde embesil ötesi bir oyun çıkartıp adına da futbol demeye devam ediyoruz. 

that's life bebeğim. 

P.S. Neredeyse 9 yıl olmuş... Dükkanın ilk açıldığı zaman yani 2007'nin ilk günlerinde Zidane'nin belgeseli festivalde gösterilmişti ve F.A. ile Le Carré Vert filmine beraber gitmiştik. Film güzeldi, Mogwai'nin müzikleri güzeldi, F.A. güzeldi, Türkiye kesinlikle çok daha güzeldi. Ama işte bugün buradayız, nereden nereye? Neler değişmiş, neler gitmiş, neler gelmiş 9 yılda? Güzel de var çirkin de. Çirkinlikler tamamen gitsin de sadece güzellikler kalsın... Dükkanda böyle olur da Türkiye'de biraz zor bi 10 yıl daha çirkinlikler diyarındayız. 

Ama nihayet futebol, değil mi? Naysss...

Sunday, January 3, 2016

Wish List


Bu yıl ihtiyaç büyük. Mutluluk arayışı da wish list de artık toplumsal hayat içerisinde olmazsa olmaz dediğimiz bir hale geldi. Ee, madem yıl başladı, o halde bir şeyler değişsin güzelleşsin, iyileşsin değil mi? Dediğimiz, dilediğimiz mutluluk olsun. Güzeller güzeli dükkan da içine girdiği ve her an kötü haberlerle sarsıldığı karanlık başlıklardan konulardan çıksın, uzaklaşsın ve eski pervasız, umarsız, serseri ruh haline geri dönsün. 

Wish list işte ne yaparsın, dilemekten başka bir şey olmuyor. Bakarsın işe yarar.

Friday, January 1, 2016

İlk günler

Böyle geldi. Yeni günler, yeni yılın ilk günü. Eğlenceliydi. Biz zaten geçen cumartesi gecesi malum yeni yıla sansasyonel vaziyette ve şampanyaya düşmüş girdiğimiz için gerisini her yılki gibi salladık. 

2015 bitsin gitsin zaten. Kişisel olarak şikayetim olmadığı hatta getirdiği güzelliklerden mutlu olsam da genel olarak BOKTAN ve ötesi bir yıldı. Çirkin ve kötünün yayılarak genişlediği, insanlık açısından boktan bir yıldı. Bitsin ve gitsin. Bir şeyler de güzel olsun.

P.S. Yine de yılın son günün de kar yağması bir de üstüne tatil olması bir de üstüne Sekvotka ile mahallede buluşup viski içmemiz güzel oldu. Geri kalanı zaten #8. All over.

P.S. (2) Hayır, partiden sonra evde hiç içki kalmadı. Yani doğru düzgün bir şey. Yoksa abuk subuk bira mira gibi manasız şeyler- ne yazık ki- mevcut.