Tuesday, August 18, 2015

(muhtemelen) En sağlıklı ilişki biçimi

Bazı ilişkiler neticesinde gelinen nokta aynen yukardaki gibi oluyor. Muhtemelen "her şeyden sonra birbirine yabancı olmak" çoğu insana acıklı veya üzücü gelse de açıkcası değil. Aksine gayet sağlıklı bir durum. Bir dönem bir şekilde belli bir seviyede duygular paylaşılıp vakit geçirilmiş olması kimsenin kimseye eyvallahı olmasını gerektirmediği gibi üzerine kilit vurmak ilişkiyi sağlamlaştırmıyor, gerçek kılmıyor. Kötü kötüdür, gitmeyen gitmiyordur, biten de bitmiştir. Öyle "ama biz şöyle çok eski arkadaşız" veya "nasıl bu aşk ilişkisi biter" tarzı abartılı söylemler de bir yerden sonra inandırıcılığını yitiriyor kadar çünkü gerçek hayat öyle ilerlemiyor. Kimi zaman bir insandan bir durumdan gitmek de bırakmak da uzaklaşmak da gerektiği gibi yeri geldiğinde yabancılaşmak da gerekir. Garip üzücü filan değil sadece işin doğası böyle. Doğru, pek tercih edilecek durumlar değil bunlar ama hayat boyunca da yaşanması yüksek ihtimal şeyler olduğunu bilmeli insan.

Yine de zor , kimsenin tercih etmeyeceği bir durum. O yüzden de yaşanmış her şeyden sonra muhtelif sebeplerle bir dönem en kıymetli olana karşı yabancı gibi durmak herkesin harcı değil ve muhtemelen de bu yüzden herkes böyle bir ihtimalini gerçekçi görmediği için ilişki içerisinde ilişki yaşanırken çok iddialı laflar ediyor, büyük puntolu, bağırmalı cümleler kuruyor. İnsanlar genelde kendileri için hissedilmesi olağan bu yabancılaşma duygsunun yaşanmayacağını, bir yerde bir şekilde mutlaka o "derin arkadaşlık, sevgililik" duygusunun baskın çıkıp karşıdakinin girdiği o yabancılaşma duygusundan-nasıl olacaksa o iş- vazgeçileceği düşünüyor, rahatlıyor. Oysa gerçekler öyle değil. Elbette sıklıkla değil belki ama bunu ilişkinin kendisi gerektirdiği yapan hayata geçiren mutlaka çıkıyor ve işte ne zaman bunu rahatlıkla yapan biri ile karşılaşılıyor, o zaman işler değişiyor, resim çirkinleşiyor. 

Yukarda bahsedilenler beni şaşırtmayan, bana garip gelmeyen, oluyorsa oluyordur diye hissettiren duygular. " Olabilir" diye düşünüyorum, inanıyorum. İnsanlar birbirlerinden tamamen kopabilir, birbirlerine tamamen yabancılaşabilirler. Hem de her türlü (zamanında) hayranlık uyandıran o aşk ve o sevgi duygularını (zamanında) karşılıklı beslemelerine rağmen. Çok değil ama yine de birçok insana göre daha fazla yaşadığım bir duygu bu "yabancılaşma". Çoğunluk denilen baskıcı, şekilci ve hatta yarattığı illüzyon ile korkutucu bir güruha göre bu duygu asla kabul edilemez olsa da (bir dönem tanıdığım, beraber yaşadığım, beraber vakit geçirdiğim) karşıdakine çok rahatlıkla gayet yabancılaşabilen, o insan veya insanlardan gidebilenlerdenim. Bu kendiliğinden oluşan, bu yönde gelişen bir durum olduğu için ortaya acıklı bir sahne çıkmıyor, eksiklik hissi yaşanmıyor, hele hele ağlaklık hiç varolmuyor. Aksine! O noktaya  gelmek aslında bir sürecin neticesinde olduğu için bir şekilde her türlü ruhsal oluşum kendi içinde kişiyi hazırlıyor. Na zamanki yaşananlar veya aradaki ilişki manasız, bencil, yıpratıcı, değersiz ve hatta "olsa da olur olmasa da olur" gereksizliğine bürünüyor, işte o zaman olması gereken ne ise o gerçekleşiyor. Hiç öyle zorlama duygularla filan da değil, gayet  su gibi, olduğu gibi. 

Garip ama öyle oluyor. Bu yabancılaşma tecrübesi kaç kere yaşanırsa yaşansın hissedilen garip hissi de insani olarak pek şaşırtıcı olmasa gerek. Günün sonunda herkes hayata dair beklentiler umutlar dilekler taşıyor. Kimi oluyor kimi olmuyor. Yabancılaşma duygusu artık yabancı bir duygu olmasa da yine de insan olmaktan mütevellit o garip hissi kendini gösteriyor, "hiç düşünememiştim buraya geleceğimizi" cümlesi yine de telaffuz ediliyor. How bizarre.  Ama sonra gayet rahat ilerleniyor, öyle şaşkınlık ve hayal kırıklığı hissetmeden. Hayat da zaten epey garip bir şey. Oluyor yani türlü türlü fantastik garipliklte olaylar. 











No comments: