Şu içinde bulunduğumuz günlerde ise benim için en fantastik olanı görülen rüyalar. İstanbul'da, evde, yatağımda gördüğüm ile tatil için gittiğim yerde gördüklerim arasında o kadar büyük farklılık oluyor ki, Rüya görmeyi seven, gördüğü rüyaları hatırlayan, kiminin gerçekleştiğine tanıklık eden birisi olarak durumun fantastikliğine şaşıp kalıyorum. İfadesi gerçekten de zor olup ama tanımlamak gerekirse "bi değişik" geçip giden yaz aylarında neredeyse hiçbir sabah gördüğüm rüyaları hatırlayarak uyanamayıp tatilde veya seyahatta olduğum her sabaha şaşırtıcı, eğlendirici, öğüt verici, hatırlatıcı yani yine bir manidar, fantastik rüyalarla uyanmış olmak bi değişikti. Oyun değişmedi, Budapeşte'de aynı şey oldu. O kadar acayip, o kadar farklı ve bir o kadar manidar rüyalar gördüm ki olan biteni rüyalar üzerinden sorgulamamaya başlamak sanki yanlış olurdu.
Sonuç: 1 # Derdim büyükmüş. Hal varoluş derdi olunca insanın ilk "anlamlıca" sorgulamaya başladığı ortaokul yıllarına kadar gider bu büyük dert hadisesi. Allah'tan dertlerin (veya büyük harfle Derdin) bugünkü hayat ile sıkıcı ve çılgın ergen dünyasındaki büyüklük çapı aynı değil. Elbette temelde bir rahatsızlık, bir ayrıklık hep var, muhtemelen de olmaya devam edecek. Önemli olan kabul ederek uzaklaşabilmek.
2 # Derdim büyükmüş ve susmamalıymışım. Özellikle de karşıdaki rencide olmasın diye çabaladığım gereksiz nezaket içine girdiğimde.
3 # Bazı davranış biçimlerini, manasızlıklarını, tutarsızlıklarını kabul edemiyormuşum. Kabul etmeyi kabullensem fena olmayacak.
Günün sonunda rüyalar üzerinden tahlil sadece kıçın açıkta kalmasından daha derin çıktı. Bir Freud kadar olmasa da.