Geçen gün J.A. sordu "paris'teki vogue türkiye partisini seyrettin mi?" diye. Hayır seyretmedim ama dergiyi okudum (öyle bir dergi için yapılabilecek en iyi ilk sayıyı yapmışlar. Çok yöreselleşmeden - ki hoş yöreselleşse kaç yazar, tasarım denilen şeyin yeni kabul edildiği bir yerdeyiz, geçmişimiz yok yani- amerikan vogue'undan çok da ayrılmayarak gayet başarılı bir ilk sayı ve tabii şaşırtıcı olmayarak dergideki en kötü yazılar da yine izmir'in güzel & çılgın kızlarından melis alphan ve kankası mehmet tez'e ait. 1 sıkıcı + 1 sıkıcı= 2 sıkıcı insan). Derken J.A. sorusunun ardından bombasını patlattı: "derginin başındaki kız kırmızı elbiseli bir kızdı galiba. yazık üzüldüm giydiğini taşıyamıyordu, sakil duruyordu üzerinde". Açıkcası Vogue'un başındaki kızı bir düğünde görmüş zaten düşüneceğimi düşünmüştüm (ama iyi niyetli bir kız. pedro garcia'larımın topuğundan yere kapaklanıyordum ki düşmeyeyim diye elini uzattı bana) ama Paris'teki kutlamada görmemiştim. Ta ki Vogue sayfalarında Oscarlara bakana dek. İşte orada gördüm. J.A.'ya hak verdim, kendi sezgilerime ve algıma bir kez daha güvendim (biliyorum ki m. benim bu sosyolojik ve psikolojik gözlemlerimden tam tabiri ile nefret ediyor hatta duymak irite ediyor ama beni ben yapan şeylerden biri de bu. işin boktan tarafı çoğunlukla doğru çıkması). Mesele sadece estetik bir kaygı, güzellik meselesi değil. Mesele güven meselesi. Kendine güven. Kendine güvenen insan duruşu ile hayatı, yaşamı, elbiseyi, mücevheri, çantayı ya da yanındakini taşıyabilmek. Belli ki başka bir tavır, başka bir ifade getiriyor insana. Haliyle sonucu da farklı oluyor, kişiyi diğerlerinden benzerlerinden ayrı kılıyor.
Kadın-erkek fark etmez kendine güvenen insan -ama gerçekten güvenen numara yapmayan- kadar çekici bir şey olamaz.
Kathryn Bigelow. Belki dünyanın en güzel, en taş vücutlu, en bebek yüzlü, en seksi kadını değil ama belki de onlardan biri. Neden olmasın? Dimdik duruşu, kalabalıkta seçilen fark edilen halinin ifadesi kesinlikle onu, ondan fiziksel olarak daha şanslı olanlardan bir o kadar alımlı ve çekici kılıyor.
Seda Domaniç. Belki koltuğunu kapmak isteyen hemcins düşmanları kadar modadan anlamıyor, belki bir dünya güzeli değil, belki bir vintage kokan naftalin Ece Sükan gibi bir moda ikonu değil ama bunlar hiç mi hiç önemli değil çünkü asıl önemli olan duruş, tavır, ifade ve sonuç. Ve ne yazık ki asıl burada kaybediyor kendisi. Taşınamayan bir elbise, kırmızı elbise, yine taşınamayan bir kırmızı ruj, taşınayamayan bir kırmızı el çantası ve yine taşınamayan tek taş olması muhtemel büyükçe yüzük, Kathryn Bigelow tarzı bir özgüven ifadesi ile karşılaştırılamaz bile. Eminim o da kendisine güveniyordur hatta özgeçmişine baktığında özgüveninden şüphe dahi duymuyordur ama her iki özgüven de birbirlerinden o kadar farklı, kökleri o kadar ayrı ki her şey açıkça seçiliyor, algının biraz açık olması bile bu farkı çıplak gözle seçmeyi kolaylaştırıyor. Şeytan detayda gizlidir. Özgüven de öyle.
3 comments:
kızım söyle vöğg deme durumu nedir? madonna bile yanlış söylemiş adını derginin. kıbrıs kırosu hüseyin çağlayan doğru mu diyor.
aydınlat bizi:)
k.
bayildim bu yaziya. yazdigin her seye katiliyorum! long live anotherstar! :)
sevdiğim insan kool şahsiyet k.'ye:
"vöggg" telaffuzu ilginç bir durum. ingilizler zaten telaffuzda italyan kokenli amerikali madonna'dan ya da tum amerikalilardan farkli biliyorsun ki. daha bir kasık daha bir kesik kesik söylüyorlar her seyi. ama huseyin caglayan hem kibrisli oldugu icin turkcesi ozellikle de telaffuzu bayagi kotu hem de uzun yillardir ingiltere'de yasayarak ortaya vöggg telaffuzunu cıkartmis diye tahmin ediyorum. ama bence boyle bir reklama kendisni cikartmak buyuk hata. "bence vöggg" televizyona yapisik turk insanini iyice irite eder dalga gecmesine sebebiyet verir.
operimmmm k.
Post a Comment