Thursday, September 25, 2008
Küçük yalanlar büyük yalanlar
"Annemler tatilde"
" Babam Paris'te"
" Babam iş için yurtdışında"
Bunları çocukken çok duydum ben. Hiç söylemedim ama çok duydum o zamanki arkadaşarlarımdan. Yılbaşları, doğumgünleri veya öylesine bir akşam yemeğinde oyun oynarken mutlaka gelirdi bu konular. Ve yine mutlaka istisnasız şekilde yemek sonrası salonda oynanırken benim yaşıtım olan bir başka "annesiyle yaşayan" çocuk bu lafı ederdi: benim babam Paris'te. Sonra da diğerleri eklenirdi; "benimki askerde", "benimki kanada'da" diye. Bir tek ben demezdim çünkü ben biliyordum ki benimki Paris'te filan değil, hapishane adı verilen iğrenç soğuk siyah bir yerdeydi.Diğerlerinin babalarıyla beraber. İşin boktan tarafı hepsi benimkinin hapishanede olduğunu bilirdi de kendilerininkini bilmezdi. Benim de söylememem gerekirdi.
Bana diğer çocuklara söylendiği gibi yalan değil gerçek söylenmişti. İyi ki de öyle yapılmıştı çünkü hem bu süreç içerisinde babamı görmeye gidebilmiştim (diğerlerinin babalarını da görür, görüşe eğlence getirirdim) hem de yıllar sonra her şey ortaya çıkınca diğerlerinin ailelerine karşı yoğun şekilde yaşadığı "aldatılmışlık" ve "güvensizlik" duygularını yaşamadım. Belki küçük bir çocuk için hiç anlanlandıramadığı bir dünyada gerçeği bu kadar soğuk bir şekilde bilmek zordu ama bence en doğrusuydu. Belki de bu yüzden bugün de bana karşı yalan söylenmediği için ben de söylemem, bana da söylenmesini istemem. Gerçeğin yarasını sarmak daha kolaydır ama yalan her zaman yalandır, yalan olduğu gerçeğini ise değiştirmeyecek olandır.
Dün akşam "O ano en que meus pais sairam de ferias" filmi vardı. Seyretmemiştim kaç zamandır da istiyordum, salı gecesinin hareketliliğinden sonra sakinlikle seyretmeme vesile oldu.
Film güzel bence ama biraz daha farklı diğer bu "temalı" filmlerden. Belki musevi cemaatinin etkin varlığı olabilir bu farklılık ama yine de güzel film. Filmin ana kahramanı çocuğa da "annenler tatilde" dendiği için bazı şeyleri anlamakta güçlük çekiyor, neden beni güzel bir şey "tatil için" bırakıp gittiler ve beni almadılar diye düşünüyor. Benim çocukluğumdaki "baban paris'te" yalanı söylenmiş her çocuk bunu düşündü, Paris'ten değil de hapiste olduğunu öğrenince de büyük kıyametler koptu "bana nasıl yalan söylersiniz?" diye.
Filmin bana göre ilginç yanı kahramanın tek çocuk olması. Kendi başına kalakalıyor, kendine bir bir dünya yaratıyor, kendince yaşamaya ve de en önemlisi hiç bilmediği yalnız bir dünyada, yalnız bir evde ayakta kalmaya çalışıyor. Burası bana uygun çünkü benzer şeyler oldu bizim aile yaşantımızda. Sonuç ise şuraya geliyor tek çocuklar güçlü ve sağlamdırlar çünkü bilirler ki arkalarını toplayacak ağabey veya ablaları yoktur. Şımarıklık? Tartışılır çünkü tek çocuk olmayıp da şımarık olan çok insan gördüm ben ( ha ben şımarık mıyım? evet ama iki-üç kardeşli olanlardan daha fazla değil ama daha az da değil).
whatever
Sabah sabah sanki hüzünlü gibi oldu ama değil. Aksine sahip olunanlar için güzel ve heyecanlı.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment