Sunday, December 27, 2015

Ve işte o gece



Gelenekselleşmiş olsa da bir şekilde son iki yıldır yapmaya üşendiğim neden üşendiğimi de açıkcası anlamadığım pre-yılbaşı partisi nihayet gerçekleşti. Hem de en skandallı, en payetli, en şampanyalı ve en kalabalık haliyle ... Gecede kimler olduğunu, neler olduğunu yazacak kadar halim yok ancak efsaneye yakın demek yanlış olmaz. Kısacası şanına yakışan şekilde bir gece daha yaşandı, yeni yıla çoktan girildi, gerzek 2015 defteri kapandı. 

P.S. Parti her yıl yeni bir skandal yeni bir skandal açılımı ile geliyor. Yapacak bir şey yok. Çoğunlukla vandal bir ortam işte, ne yaparsın. İşin eğlencesi de biraz burada. 

P.S. (2) Biz, her sene olduğu gibi yine yılbaşına girmiş olduk. Şimdi diğerini beklemek gerekiyor. Cidden gereksiz!

P.S. (3) Korkum gereksizmiş. Genelde çevreleri birleştirmesem de doğru insanların birleşmesi güzel oluyormuş, geçiş rahat oluyormuş. 

P.S. (4) Nereden nereye değil mi? Gerçekten de memory lane gibi geldi geçti tüm yıllar, tüm partiler, tüm insanlar. 

P. S. (5)  Şampanya... İçine düşüldü demek yanlış olmaz. Single malt ve diğerlerini geçiyorum bu coşkunun yanında. Bi de buraları takip edip de hırslananlara sonra da kendini tutamayıp mesajlara boğanlara gelsin. Öyle böyle değil valla; net İstanbul'da başka bir ev partisinde bu kadar şampanya açılmamış içilmemiştir. Öyle zavallı Moet veya Henkel değil bahsettiğim, bildiğin vintage. Ha, ben hep bitmesini ister miydim, hayır, bu sene ortaya iki şişe bırakıp diğerlerini kaldırmayı ihmal ettim ve sonuç hepsi açıldı. Bir şekilde iyi oldu, her şey 2015'i tepe tepe gönderdi.

Saturday, December 26, 2015

Beklerken...


Beklemek zor iş. Hastalanmamaya çalışarak beklemek daha zor iş. Ama dedikleri gibi, the night is young, so are we.

Tuesday, December 22, 2015

Arada Yaşananlar # 9


"Nerede kalmıştık" derken arada yaşanalar, yemekler, eğlenceler, kahkahalar, kahkahaları takip eden üzüntüler ( bunlar artık olmazsa olmaz çirkin Türkiye halleri) deyip hep bir devam için uğraşmak neticesinde mutlulukla gelen #8'in doğumgünü ve tam da doğumgününün Star Wars'a denk gelmesi, pek heyecanlı pek mutlu pek eğlenceli gecenin mutluluğu, "Ah canım Han Solo", hediye kaosu (nerede kaykay günleri, porsche günleri, hediye bile kaos oldu), pek bir eğlenilen, sevilen Morini gecesi ki bu kadar zaman neden gitmemişim kendime şaştım ama no way, Zorlu, yok sevmiyorum, adamları da yaptıklarını da deyip bir de hemen ertesi gün pek sevdiğim A. ve Leopoard Lover G. ile Maya deyince evet yıl sonu kapanışları bir de üstüne bu grupla gerek "orijin olsun, gerek grup olsun, gerek konulu olsun, gerek şampanyalı olsun" derken resmen şekilli oldu.

Nefes almanın zorluğu içerisinde ezilirken insanoğlunun hayata tutunuşu da ilginç. Ortada bir saçmalık var ama bakalım ne zaman bitecek..?




Sunday, December 13, 2015

Arada Yaşananlar # 8

Artık çok iyi bilmeliyiz ki devir güzel değil, racon hiç değil. Devir nobranlık, kötülük devri. " Adilik" ki en çok öne çıkan, gerinerek dolaşan değerler. Bunlar bize, bu dükkana çok uzak ama karşındaki adi bir hırsız olunca gelip evini soymasını beklemezsin; kendine korunaklı yeni bir dünya yaratırsın. Olduğu kadar işte; nasıl olsa gerisi sığır, günün sonunda bir yerlerde bir şekilde sığırlarla muhatap oluyorsun

whatever

Amsterdam dönüşü ne kadar keyifli ve yükselen bir mutluluk ile geldiysek de elbette derin bir mutsuzluğa çevirecek bir olay gerçekleşti bu kıymetsiz ve değersiz topraklarda ( yıllar önce Nuri Bilge Ceylan'nın söylediği pek bir havalı "yalnız ama güzel ülkem" sözü artık o kadar yalnız o kadar değersiz ki)... 

Pek eğlenceli bir astro gecesi, astro team; pek sevdiğim yeni oluşumunda pek desteklediğim T.; uzun zamandır göremediğim K. Sisters ve efsane manuka balının efsaneliği; kaç zamandır bir türlü ikili yemeğe gidemediğimiz canım # 8 ve tarama üzerine tarama yediğim Cavit; davet, Palais de France ve Okan Bayülgen'nin korkunç fransızcasını duymak zorunda kalmak; kaç zaman sonra geniş kız grubu ile Karaköy Lokanta; üzerine iki gün sonra bir kez daha Cavit ve Strasbourg A. & M. ve haftanın kapanışı, heyecanlı günlerin beklenişi...

P.S. Palais de France'taki davet ilginçti, fazla amerikanvari idi, kalabalığı gereksizdi, sıkıcıydı. Ama komik olan liselilerin bir kez daha fransızca konuşamadiklarını Okan Bayülgen'nin düştüğü gülünç durumdan görmüş olduk. Feci!

P.S. (2) Gerçekten de nereden nereye...Yani herhalde olması gereken de insan her seferinde şaşırıyor. Ya da şaşırıyor gibi mi yapıyor, hayır böyle olamaz diye.